el-meşaḵḵ ~ اَلْمَشَقُّ

Kamus-ı Muhit - المشق maddesi

اَلْمَشَقُّ [el-meşaḵḵ] (mîm’in ve şîn’in fethiyle) Bu dahi ʹavret fercinin uzunca yarığına denir. Ve bu ism-i mekândır.

اَلْمَشَقُ [el-meşaḵ] (fethateynle) Bir adamın uylukları birbirine sürünür olmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَشِقَ الرَّجُلُ مَشَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَصَابَتْ إِحْدَى رَبَلَتَيْهِ إِلَى الْأُخْرَى

اَلْمِشْقُ [el-mişḵ] (mîm’in kesriyle) Gövdesi çelimsiz adama denir, ke-mâ se-yuzkeru. Ve mîm’in kesri ve fethiyle aşı boyasına denir; yukâlu: صَبَغَهُ بِالْمِشْقِ أَيْ بِالْمَغْرَةِ

اَلْمَشْقُ [el-meşḵ] (رَشْقٌ [reşḵ] vezninde) Mızrak dürtmekte ve vurmakta, ʹalâ-kavlin hâssaten kamçıyla vurmakta ve taʹâm yemekte sürʹat eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَشَقَ الطَّعْنَ وَالضَّرْبَ أَوْ بِالسَّوْطِ وَالْأَكْلِ مَشْقًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا أَسْرَعَ Esâs’ta ve Muḵaddime’de bunlar kitâbeti dahi ilhâk eylemiştir, niteki meşhûr ve mütedâveldir, lâkin mü΄ellif tefrîk eylemiştir. Ve مَشْقٌ فِي الْكِتَابَةِ [meşḵ fi’l-kitâbet] hurûfları uzatmaktan yaʹnî hatt-ı celî gibi uzun uzun keşîdeli yazmaktan ʹibârettir; yukâlu: مَشَقَ فِي الْكِتَابَةِ إِذَا مَدَّ حُرُوفَهَا Ve

مَشْقٌ [meşḵ] Bir türlü cimâʹ eylemek maʹnâsınadır ki murâd sürʹatli cimâʹ eylemektir. Ve taramak maʹnâsınadır; yukâlu: مَشَقَ شَعْرَهُ إِذَا مَشَطَهُ Ve bir nesneyi sünüp uzamak için çekmek maʹnâsınadır, yaş deri çekmesi gibi; yukâlu: مَشَقَ الشَّيْءَ إِذَا جَذَبَهُ لِيَمْتَدَّ Ve esvâb yırtmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَشَقَ الثَّوْبَ إِذَا مَزَقَهُ Ve zaʹîf zaʹîf taʹâm yemek maʹnâsına olmakla gûyâ ki zıdd olur, zîrâ sürʹat-i ekl maʹnâsına da gelir, niteki zikr olundu. Ve sütü azca sağmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَشَقَ النَّاقَةَ إِذَا حَلَبَهَا قَلِيلًا Ve hâssaten kirişi yumuşamak için çekip sündürmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَشَقَ الْوَتَرَ إِذَا مَدَّهُ لِيَلِينَ Ve bir nesne ince uzun olmak maʹnâsınadır; yukâlu: مُشِقَتِ الْجَارِيَةُ عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ وَيُقَالُ فِي قَدِّهًا مَشْقٌ وَقَدٌّ مَمْشُوقٌ أَيْ طَوِيلٌ مَعَ رِقَّةٍ Ve davar çayırın iyi ve hoş olanlarını otlamak maʹnâsınadır; yukâlu: مَشَقَتِ الْإِبِلُ الْكَلَأَ إِذَا أَكَلَتْ أَطَايِبَهُ Ve bir adam taʹâmdan bir mikdârcasını yiyip çoğunu kapta komak maʹnâsınadır; yukâlu: مَشَقَ الطَّعَامَ إِذَا أَبْقَى مِنْهُ أَكْثَرَ مِمَّا أَكَلَ Ve cedîd libâs bacağa sürünmekle yakıp acıtmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَشَقَ الثَّوْبُ الْجَدِيدُ السَّاقَ إِذَا حَرَقَهَا بِالْإِصَابَةِ

Vankulu Lugatı - المشق maddesi

اَلْمَشَقُ [el-maşaḵ] (fethateynle) Bir kimsenin uylukları birbirine değmek; yukâlu: مَشِقَ الرَّجُلُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَصَابَ إِحْدَى رَبَلَتَيْهِ الْأُخْرَى Ve رَبَلَةٌ [rebelet] râ-i mühmele ve bâ-i muvahhade ile uyluğun iç yüzüne derler.

اَلْمِشْقُ [el-mişḵ] (mîm’in kesri ve şîn’in sükûnuyla) Aşı dedikleri kırmızı toprak, مَغْرَةٌ [maġret] maʹnâsına.

اَلْمَشْقُ [el-meşḵ] (mîm’in fethi ve şîn’in sükûnuyla) Dürtme ve vurmada ve yemede ve yazmada sürʹat etmek; tekûlu: مَشَقَ يَمْشُقُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve

مَشْقٌ [meşḵ] Taramağa dahi derler مَشْطٌ [meşṯ] maʹnâsına. Ve

مَشْقٌ [meşḵ] Bir nesneyi çekmeğe dahi derler, uzansın diye; yukâlu: يُمْشَقُ السَّيْرُ حَتَّى يَلِينَ Yaʹnî “Kayış çekilir mülâyim olsun diye.” Ve

مَشْقٌ [meşḵ] Yırtmağa dahi derler خَرْقٌ [ḣarḵ] maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı