اَلْوَحِرُ [el-veḩir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Ondan vasftır; yukâlu: إِنَّهُ لَوَحِرُ الصَّدْرِ أَيْ فِيهِ حِقْدٌ أو غَيْظٌ وَغِشٌّ
اَلْوَحْرُ [el-vaḩr] (بَحْرٌ [baḩr] vezninde) İsmdir, hıkd ve kîneye yâhûd gayz ve gışş ve igbirâra denir.
اَلْوَحَرُ [el-veḩar] (fethateynle) وَحَرَةٌ [veḩaret] dedikleri cânver-i mezbûrun uğrayıp yürüdüğü taʹâmı bir adam ekl eylemekle zehrlenmek maʹnâsınadır; yukâlu: وَحِرَ الرَّجُلُ وَحَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَكَلَ مَا دَبَّتْ عَلَيْهِ الْوَحَرَةُ فَأَثَّرَ فِيهِ سَمُّهَا Ve taʹâma zikr olunan cânver düşmek maʹnâsınadır; yukâlu: وَحِرَ الطَّعَامُ إِذَا وَقَعَتْ فِيهِ الْوَحَرَةُ Ve derûnda kîn tutmak maʹnâsınadır; tekûlu: وَحِرَ عَلَيَّ صَدْرُهُ يَحِرُ وَيَوْحَرُ وَيِيحَرُ مِنَ الْبَابِ السَّادِسِ وَالرَّابِعِ إِذَا اسْتَضْمَرَ الْوَحْرَ
اَلْوَحْرُ [el-vaḩr] (vâv’ın fethi ve ḩâ’nın sükûnuyla) İsmdir, hıkd maʹnâsına; masdarı fethateynledir, nitekim mürûr etti.
اَلْوَحَرُ [el-veḩar] (fethateynle) Cemʹi. Ve kalbde olan hıkde dahi وَحَرٌ [veḩar] derler. Ve fi’l-hadîsi: “فَإِنَّ الْهَدِيَّةَ تَذْهَبُ بِوَحَرِ الصَّدْرِ” yukâlu: وَحِرَ صَدْرُهُ عَلَيَّ إِذَا وَغِرَ Ve وَغَرٌ [veġar] ġayn-ı muʹceme ile harâret-i sadra derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı