اَلْوَضْنُ [el-vaḋn] (vâv’ın fethi ve ḋâd-ı muʹcemenin sükûnuyla) Bir şey΄in eczâsını büküp birbirinin üzerine katılmak yâhûd bir nesneyi istif eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: وَضَنَ الشَّيْءَ وَضْنًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا ثَنَى بَعْضَهُ عَلَى بَعْضٍ وَضَاعَفَهُ أَوْ نَضَّدَهُ Ve kolan dokumak maʹnâsınadır; yukâlu: وَضَنَ النِّسْعَ إِذَا نَسَجَهُ
اَلْوُضُنُ [el-vuḋun] (zammeteynle) Cemʹi, zikr olunan kolanlar maʹnâsına. Ve Ebû ʹUbeyde eyitti: وَضِينٌ [veḋîn] derler, مَوْضُونٌ [mevḋûn] mahallinde, nitekim قَتِيلٌ [ḵatîl] derler مَقْتُولٌ [maḵtûl] mahallinde.
اَلْوَضْنُ [el-vaḋn] (vâv’ın fethi ve ḋâd’ın sükûnuyla) Zikr olunan kolanı örmek; tekûlu: وَضِنْتُ النِّسْعَ أَضِنُهُ وَضْنًا إِذَا نَسَجْتَهُ Ve نِسْعٌ [nisʹ] nûn’un kesriyle kolana derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı