Bežžer ~ بَذَّرُ

Kamus-ı Muhit - بذر maddesi

بَذَّرُ [Bežžer] (بَقَّمٌ [baḵḵam] vezninde) Mekke’de bir kuyu adıdır.

اَلْبَذِرُ [el-bežir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve

اَلْبَيْذَارُ [el-beyžâr] (بَيْطَارٌ [beyṯâr] vezninde) ve

اَلْبَيْذَارَةُ [el-beyžâret] (hâ’yla) ve

اَلتِّبْذَارُ [et-tibžâr] (tâ’nın kesriyle) ve

اَلْبَيْذَرَانِيُّ [el-beyžerâniyy] (حَيْدَرَانِيٌّ [ḩayderâniyy] vezninde) Çok sözlü pür-gûy adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ بَذِرٌ وَبَيْذَارٌ وَبَيْذَارَةٌ وَتِبْذَارٌ وَبَيْذَرَانِيٌّ أَيْ كَثِيرُ الْكَلاَمِ Ve

بَذِرٌ [bežr] Bereketli nesneye ıtlâk olunur; yukâlu: طَعَامٌ بَذِرٌ أَيْ فِيهِ بُذَارَةٌ

Şârih der ki بَذْرٌ [bežr] fi’l-asl masdardır, مَبْذُورٌ [mebžûr] maʹnâsınadır yâ tesmiye bi’l-masdardır yâhûd faʹl bi-maʹnâ mefʹûldür, ضَرْبُ الْأَمِيرِ ve نَسْجُ الْيَمَنِ gibi. Baʹzılar ʹindinde بَذْرٌ [bežr] hubûbâta mahsûstur, حِنْطَةٌ [ḩinṯat] ve شَعِيرٌ [şaʹîr] gibi. Ve بَزْرٌ [bezr] zâ-yı muʹceme ile reyâhîn ve bukûle mahsûstur ve istiʹmâlde müteʹâref olan budur. Lâkin İmâm Ḣalîl ʹindinde بَذْرٌ [bežr] ve بَزْرٌ [bezr] zirâʹat için tehyi΄e olunan her habbeye ıtlâk olunur. Mü΄ellif kavl-i evvele zâhibdir. İntehâ. Ve

بَذْرٌ [bežr] Henüz yerden çıkıp zâhir olan nebâta ıtlâk olunur, ʹalâ-kavlin henüz levn-i mahsûsuyla mütelevvin olmağa başlamış nebâta denir. Mü΄ellif أَوْ هُوَ أَنْ يَتَلَوَّنَ بِلَوْنٍ ʹunvânıyla resm eylemekle bunda dahi müsâmaha eylemiştir. Ve بَذْرٌ [bežr]in cemʹi بُذُورٌ [bužûr] gelir ve بِذَارٌ [bižâr] gelir bâ’nın kesriyle. Ve

بَذْرٌ [bežr] Masdar olur, yerden tohum yarıp nebâtı zuhûr eylemek maʹnâsına; yukâlu: بَذَرَتِ الْأَرْضُ بَذْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا خَرَجَ بَذْرُهَا وَظَهَرَ نَبْتُهَا Ve yere ekin ekmek maʹnâsınadır; yukâlu: بَذَرَ الْأَرْضَ إِذَا زَرَعَهَا Ve

بَذْرٌ [bežr] Nesl ve zürriyyete ıtlâk olunur; yukâlu: إِنَّ هَؤُلاَءِ لَبَذْرُ سُوءٍ أَيْ لَنَسْلُ سُوءٍ Ve saçıp dağıtmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: بَذَرَ الشَّيْءَ إِذَا فَرَّقَهُ وَبَثَّهُ

Vankulu Lugatı - بذر maddesi

بَذَّرٌ [Bežžer] (bâ’nın ve žâl’ın fethiyle ve teşdîdiyle) Bir suyun ismidir, nitekim şâʹirin bu şiʹrinde vâkiʹ olmuştur: “سَقَى اللهُ أَمْوَاهًا عَرَفْتُ مَكَانَهَا || جُرَابًا وَمَلْكُومًا وَبَذَّرَ وَالْغَمَرَ” ki bunlar cümle Mekke-i müşerrefenin kuyularının ismidir, haresehallâhu taʹâlâ.

اَلْبَذْرُ [el-bežr] (bâ’nın fethi ve žâl-ı muʹcemenin sükûnuyla) Tohum ve tohumu ekmeğe dahi derler; yukâlu: بَذَرْتُ الْبَذْرَ أَيْ زَرَعْتُهُمِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve

بَذْرٌ [bežr] Her cânibe dağılmak mahallinde dahi istiʹmâl olunur; yukâlu: تَفَرَّقَتْ إِبِلُهُ شَذْرَ بَذْرَ إِذَا تَفَرَّقَتْ فِي كُلِّ وَجْهٍ Ve شَذْرٌ [şežr] dahi şîn-i muʹcemenin fethiyle ve žâl-ı muʹcemenin sükûnuyla kezâlik dağılmak maʹnâsına. Ve شَذْرٌ [şežr] inci dânesine ıtlâk olunur, بَذْرٌ [bežr] tohum dânesine ıtlâk olunduğu gibi, gâlibâ dağılmak maʹnâsına bunlardan intikâl olunur. Ve

بَذْرٌ [bežr] İtbâʹ tarîkiyle dahi istiʹmâl olunur. Ferrâ eyitti: كَثِيرٌ بَذِيرٌ derler, بَثِيرٌ [bešamp;îr] dedikleri gibi, yâ lügat ola yâhûd لُثْغَةٌ [lušamp;ġat] ola. Ve لُثْغَةٌ [lušamp;ġat] lâm’ın zammı ve šamp;â-i müsellesenin sükûnuyla ve ġayn-ı muʹceme ile dil peltek olmak maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı