Kamus-ı Muhit - الألب maddesi

الأَلْبُ [el-elb] (hemzenin fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Nâs her taraftan akışıp gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَبَ إِلَيْهِ الْقَوْمُ أَلْبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا أَتَوْهُ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ Ve davarları toplayıp sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَبَ اْلإِبِلَ أَلْبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا سَاقَهَا يَعْنِي مُنْضَمَّا Ve davar toplanıp sürülüp gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَبَتْ الإِبِلُ أَيِ انْسَاقَتْ وَانْضَمَّ بَعْضُهَا إِلَى بَعْضٍ Ve erkek eşek, dişiyi önüne katıp kovup gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَبَ الْحِمَارُ طَرِيدَتَهُ إِذَا طَرَدَهَا طَرْدًا شَدِيدًا Şârih der ki bu maʹnâda hımârdan gayrısı mesmûʹ değildir, pes hasâ΄isten olur. Ve

أَلْبٌ [elb] Biriktirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَبَ الْجَيْشَ إِذَا جَمَعَهُمْ Ve birikmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَبَ الْقَوْمُ إِذَا اجْتَمَعُوا Ve sürʹat eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَبَ الرَّجُلُ إِذَا أَسْرَعَ Ve ʹavdet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَبَ إِلَيْهِ أَيْ عَادَ Ve yağmur muttasıl yağmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَبَتِ السَّمَاءُ إِذَا دَامَ مَطَرُهَا Ve

أَلْبٌ [elb] Sâkî-i bezm-i ʹişretin cünbüş ve neşâtına denir. Ve nefs-i insâniyyenin hevâ ve hevese meyl ve incizâbı hâletine denir. Ve susuzluğa denir. Ve düşmanın hiss ü idrâk eylemeyip zihn ve hayâllerine hutûr eylemeyen cihetten şeb-hûnlarına müteʹallik tertîb olunan re΄y ü tedbîre denir. Ve körpe kuzu derisine denir. Ve zehr-i kâtile denir. Ve tard-ı şedîd maʹnâsınadır. Ve şiddet-i hummâ vü harârete denir. Ve çıbanın henüz sağalmağa başlaması hâletine denir. Ve zulm ve ʹadâvet üzere müctemiʹ olan nâsa denir; bunda hemzenin kesriyle de lügattir; yukâlu: هُمْ عَلَيْهِ أَلْبٌ وَإِلْبٌ وَاحِدٌ أَيْ مُجْتَمِعُونَ عَلَيْهِ بِالظُّلْمِ وَالْعَدَاوَةِ

Vankulu Lugatı - الألب maddesi

اَلْأَلْبُ [el-elb] (hemzenin fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Cemʹ etmek ve sürmek; yukâlu: أَلَبَ الْإِبِلَ يَأْلُبُهَا وَيَأْلِبُهَا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي أَيْ جَمَعَهَا وَسَاقَهَا ve yukâlu: أَلَبْتُ الْجَيْشَ أَيْ جَمَعْتُهُ