الإِلْبَابُ [el-ilbâb] (hemzenin kesriyle) Bu dahi hımâr, dişisini önüne katıp şiddetle kovup götürmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَبَّ الْحِمَارُ طَرِيدَتَهَا إِلْبَابًا إِذَا طَرَدَهَا شَدِيدًا
اَلْإِلْبَابُ [el-ilbâb] (hemzenin kesriyle) Bir yerde eğlenip mukîm olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَلَبَّ بِالْمَكَانِ إِلْبَابًا إِذَا أَقَامَ Mü΄ellif Baṡâ΄ir’de sülâsîyi takdîm eylemiştir. Ve
إِلْبَابٌ [ilbâb] Davarın göğüsüne لَبَبٌ [lebeb] yaʹnî sîne-bend geçirmek maʹnâsınadır; tekûlu: أَلْبَبْتُ الدَّابَّةَ أَيْ جَعَلْتَ لَهَا لَبَبًا Ve bir kimseye yâ bir nesneye sonradan bir şey΄ ʹârız olmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: أَلَبَّ لَهُ الشَّيْءُ إِذَا عَرَضَ
اَلْإِلْبَابُ [el-ilbâb] (hemzenin kesriyle) Bir mekânda mukîm olmak; yukâlu: أَلَبَّ بِالْمَكَانِ إِذَا أَقَامَ بِهِ وَلَزِمَهُ Baʹzılar eyitti: لبٌّ [lubb] dahi أَلَبَّ maʹnâsında lügattır. Ve bundandır ki ʹArabların لَبَّيْكَ dedikleri kavlleri ki tâʹatında mukîmim demek olur, intisâbı masdariyyet üzeredir; ke-kavlike: حَمْدًا لِلَّهِ ve شُكْرًا Ve bunun hakkı لَبَّا لَكَ denmek idi velâkin te΄kîdden ötürü tesniye olundu: إِلْبَابًا لَكَ بَعْدَ إِلْبَابٍ maʹnâsına; ey: إِقَامَةً بَعْدَ إِقَامَةٍ Ḣalîl eyitti: ʹArabların bu kavli دَارُ فُلَانٍ تَلُبُّ دَارِي den me΄hûzdur, yaʹnî filân ev benim evime muhâzîdir. Bu takdîrce لَبَّيْكَ [lebbeyk]in maʹnâsı ben senin râzî olduğun nesneye teveccüh ederim, senin emrine itâʹat ederim demek olur, pes harf-i yâ hakîkat-i tesniye için gelmiş olur. Bu bâbda Ḣalîl’in Yûnus üzerine îrâd ettiği delîl bâb-ı muʹtellde zikr olunur, inşâ΄allâhu taʹâla.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı