اَلْبَغْوُ [el-baġv] (bâ’nın fethi ve ġayn-ı muʹcemenin sükûnuyla) Bir şey΄e ne gûne nesnedir diye bakmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَغَا الشَّيْءَ يَبْغُو بَغْوًا إِذَا نَظَرَ إِلَيْهِ كَيْفَ هُوَ Ve
بَغْوٌ [baġv] عُرْفُطٌ [ʹurfuṯ] ve سَلَمٌ [selem] dedikleri meşe ağaçlarının çiçeklerinden çıkan nesneye denir.
اَلْبَغِيُّ [el-beġiyy] (رَضِيٌّ [raḋiyy] vezninde) ve
اَلْبَغُوُّ [el-beġuvv] (عَدُوٌّ [ʹaduvv] vezninde) Zinâ-kâr ʹavrete denir; yukâlu: إِمْرَأَةٌ بَغِيٌّ وَبَغُوٌّ أَيْ عَاهِرَةٌ Şârih der ki aslları بَغُويٌ idi. Ve ʹinde’l-Aḣfeş بَغِيٌّ [beġiyy] فَعِيلٌ [faʹîl]dir. Ve sîga-i ahîre gayr-i kıyâs üzeredir. Ve
بَغِيٌّ [beġiyy] Mutlakan câriyeye ıtlâk olunur, aslı iʹtibârıyla ʹalâ-kavlin hürre-i fâcireye denir. Şârih der ki أَمَةٌ [emet]e بَغِيٌّ [beġiyy] ıtlâkı Câhiliyye’de bagy ve zinâya müsâʹatlarına mebnîdir; yukâlu: جَاءَتْ بَغِيٌّ أَيْ أَمَةٌ أَوْ حُرَّةٌ فَاجِرَةٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı