اَلْمُجَازَاةُ [el-mucâzât] (مُكَافَاةٌ [mukâfât] vezninde) ve
اَلْجِزَاءُ [el-cizâ΄] (جِدَالٌ [cidâl] vezninde) Bu dahi bir kimseye ʹivaz ve mükâfât eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَازَاهُ مُجَازَاةً وَجِزَاءً إِذَا كَافَأَهُ
اَلْجَزَاءُ [el-cezâ΄] (zâ-yı muʹceme ile وَفَاءٌ [vefâ΄] vezninde) ve
اَلْجَازِيَةُ [el-câziyet] Mükâfât ʹale’ş-şey΄ maʹnâsına ismlerdir ki bir nesneye mukâbil ʹivazdan ʹibârettir; yukâlu: هَذَا جَزَاءُ مَا فَعَلْتَ وَجَازِيَتَهُ أَيْ مُكَافَأَتَهُ Ve
جَزَاءٌ [cezâ΄] Masdar olur, mükâfât eylemek maʹnâsına; yukâlu: جَزَاهُ بِهِ وَعَلَيْهِ يَجْزِي جَزَاءً إِذَا كَافَأَهُ Ve kâfî olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَى الشَّيْءُ إِذَا كَفَى Ve ödemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَى عَنْهُ إِذَا قَضَى
اَلْجَزَاءُ [el-cezâ΄] (cîm’in fethi ve zâ-yı muʹcemeden sonra elifin meddiyle) Bir nesnenin ʹıvazın etmek; tekûlu: جَزَيْتُهُ بِمَا صَنَعَ جَزَاءً
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı