el-ḩumm ~ اَلْحُمُّ

Kamus-ı Muhit - الحم maddesi

الْحَمْءُ [el-ḩam΄] (ḩâ’nın fethi ve mîm’in sükûnuyla ve fethateynle nâdiren câ΄izdir) ve

اَلْحَمَا [el-ḩamâ] (عَصَا [ʹaṡâ] vezninde) ve

اَلْحَمُو [el-ḩamu] (أَبُو [ebû] yâhûd دَلْوٌ [delv] vezninde) ve

اَلْحَمُ [el-ḩam] (âhiri mahzûf olarak يَدٌ [yed] ve دَمٌ [dem] gibi ki cümlesi beş lügattir) Hatunun zevcinin pederine denir ki zevcenin kayın atası olur, أَبُو زَوْجِ الْمَرْأَةِ [ebû zevci’l-mer΄et] maʹnâsına, ʹalâ-kavlin zevc ve zevceden her birinin ekârib ve tebârından birine denir her kim olursa olsun, eḩ ve ʹamm ve hâlları gibi. Ve bu, esmâ-i meşhûre-i muzâfe-i sittedendir. Cemʹi أَحْمَاءٌ [aḩmâ΄] gelir, أَشْخَاصٌ [eşḣâṡ] vezninde.

اَلْحَمُّ [el-ḩamm] (ḩâ’nın fethi ve mîm’in teşdîdiyle) Kazâ΄ ve takdîr maʹnâlarınadır; yukâlu: حُمَّ الْأَمْرُ عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ حَمًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ أَيْ قُضِيَ وَيُقَالُ حُمَّ لَهُ ذَلِكَ أَيْ قُدِّرَ Ve kasd maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَّ حَمَّهُ إِذَا قَصَدَ قَصْدَهُ Ve tennûru ve fırın makûlesini kızdırmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَّ التَّنُّورَ إِذَا سَجَرَهُ Ve iç yağını eritmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَّ الشَّحْمَةَ إِذَا أَذَابَهَا Ve suyu ısıtmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَّ الْمَاءَ إِذَا سَخَّنَهُ Ve devenin göçüp gitmesini taʹcîl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَّ ارْتِحَالَ الْبَعِيرِ إِذَا عَجَّلَهُ Ve Hak celle ve ʹalâ bir kimse hakkında bir nesne kazâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَّ اللهُ لَهُ كَذَا أَيْ قَضَاهُ لَهُ Ve bir kimseye bir nesne mühimm ve zarûrî olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَّهُ الْأَمْرُ إِذَا أَهَمَّهُ Ve hemm ve hâcet maʹnâsınadır;bunda ḩâ’nın zammıyla da câ΄izdir; ve minhu yukâlu: مَا لَهُ حَمٌّ وَلَا سَمٌّ أَيْ هَمٌّ Baʹzılar bunu mâl ıtlâk olunur nesne ile tefsîr eylediler; fe-kâlu: مَا لَهُ حَمٌّ وَلَا سَمٌّ أَيْ لَا قَلِيلٌ وَلَا كَثِيرٌ Ve zarûrî ve nâçâr maʹnâsına da müstaʹmeldir; yukâlu: مَا لَهُ حَمٌّ عَنْهُ أَيْ مَا لَهُ بُدٌّ Ve bir nesnenin kesîr ve vâfirine ıtlâk olunur; yukâlu: أَخَذَ مِنْ حَمِّ الشَّيْءِ أَيْ مِنْ مُعْظَمِهِ Ve حَمُّ الظَّهِيرَةِ [ḩammu’ż-żahîret] öğle ıssılığının şiddetinden ʹibârettir; tekûlu: جَاءَنِي فِي حَمِّ الظَّهِيرَةِ أَيْ فِي شِدَّتِهِ Ve soyu pâk deveye denir;cemʹi حَمَائِمُ [ḩamâ΄im] gelir. Ve bir adama sıtma uğramak maʹnâsınadır; yukâlu: حُمَّ الرَّجُلُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا أَصَابَتْهُ الْحُمَّى Bunda مَحْمُومٌ denmez, zîrâ hilâf-ı kıyâs üzere إِحْمَامٌ [iḩmâm]dan müstaʹmeldir, ke-mâ se-yuzkeru; ve yukâlu: حُمِمْتُ حُمًّى عَلَى الْمَجْهُولِ كَذَلِكَ Ve âteş kararmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَّتِ الْجَمْرَةُ حَمًّا كَمَلَّ مَلًّا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَتْ حُمَمَةً Ve su kızmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَّ الْمَاءُ إِذَا سَخُنَ Ve

حَمٌّ [Ḩamm] Esâmî-i ricâldendir.

Vankulu Lugatı - الحم maddesi

اَلْحُمُّ [el-ḩumm] (ḩâ’nın zammı ve mîm’in teşdîdiyle) Cemʹi, siyâh olan nesneler. Ve

حُمٌّ [ḩumm] حَمَّاءُ [ḩammâ΄]ın dahi cemʹi gelir, insânın dübürü maʹnâsına, nitekim ʹan-karîb gelir inşâallâhu taʹâlâ.

اَلْحَمُّ [el-ḩamm] (ḩâ’nın fethi ve mîm’in teşdîdiyle) Kakırdak ki kuyruk eridikten sonra bâkî kalır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı