el-ḣaraṡ ~ اَلْخَرَصُ

Kamus-ı Muhit - الخرص maddesi

اَلْخَرَصُ [el-ḣaraṡ] (fethateynle) Soğuktan üşüyerek acıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَرِصَ الرَّجُلُ خَرَصًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا جَاعَ فِي قُرٍّ

اَلْخَرِصُ [el-ḣariṡ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Maʹnâ-yı mezbûrdan sıfattır.

اَلْخَرْصُ [el-ḣarṡ] (ḣâ’nın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Bir nesneyi takdîr ve tahmîn eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَرَصَ الْعَدَدَ خَرْصًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا حَزَرَهُ وَقَدَّرَهُ Ve yalan söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَرَصَ الرَّجُلُ إِذَا كَذَبَ Ve mutlakan zann ve tahmînle söz söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَرَصَ فِيهِ إِذَا قَالَ فِيهِ بِالظَّنِّ Ve nehrin ağzını bend eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَرَصَ النَّهْرَ إِذَا سَدَّهُ

اَلْخِرْصُ [el-ḣirṡ] (ḣâ’nın kesriyle) Maʹnâ-yı evvelden ismdir, kadr ve kıyâs maʹnâsınadır; tekûlu: كَمْ خِرْصُ أَرْضِكَ أَيْ قَدْرُهَا وَمَا خُمِّنَ فِيهَا Ve

خِرْصٌ [ḣirṡ] Yanları ve eyegüleri kunt ve kavî olan tünd ve şedîd erkek deveye denir; yukâlu:جَمَلٌ خِرْصٌ أَيْ شَدِيدٌ ضَلِيعٌ Ve latîf ve nâzük mızrağa denir. Ve ayıya denir, دُبٌّ [dubb] gibi. Gâliben bunda ḣırs-ı Fârisî muʹarrebidir. Ve Muṯarrizî rivâyeti üzere zenbîle de denir. Ve dağarcığa denir, جِرَابٌ [cirâb] maʹnâsına.

اَلْخُرْصُ [el-ḣurṡ] (ḣâ’nın zammıyla) Ağacın dalına denir; yukâlu: قَطَعَ خُرْصَ الشَّجَرِ أَيْ غُصْنَهُ Ve mızrak kargısına denir, قَنَاةٌ [ḵanât] maʹnâsına. Ve temrene denir; bunda ḣâ’nın kesriyle de câ΄izdir; yukâlu: رَكَّبَ الْخُرْصَ فِي رُمْحِهِ أَيِ السِّنَانَ Ve altın ve gümüş halkaya denir, ʹalâ-kavlin küpenin halkasına yâhûd nisvân avadanlığında olan baʹzı küçük halkaya denir; cemʹi خُِرْصَانٌ [ḣurṡân - ḣirṡân] gelir, ḣâ’nın zammı ve kesriyle. Ve hurmâ ağacının dalına denir, جَرِيدُ النَّخْلِ [cerîdu’n-naḣl] maʹnâsına. Ve şol ucu sivrilmiş ağaç pâresine denir ki su tulumunun ağzında olan bağa sokuşturulur; tekûlu: رَكِّبْ الْخُرْصَ فِي السِّقَاءِ وَهُوَ عُوَيْدٌ مُحَدَّدُ الرَّأْسِ يُغْرَزُ فِي عَقْدِهِ Bu maʹnâ münâsebetiyle pek az ve hakîr nesnede istiʹmâl olunur; yukâlu: مَا يَمْلِكُ خُرْصًا أَيْ شَيْئًا Bunda ḣâ’nın kesriyle de müstaʹmeldir. Ve

خُرْصٌ [ḣurṡ] (ḣâ’nın harekât-ı selâsıyla) Mızrak temreninin kovanı üzere olan demirine denir ki yalman tarafı olacaktır, ʹalâ-kavlin temrenin aşağısını çeviren halkaya denir. Ve mızrağın kendisine denir, رُمْحٌ [rumḩ] maʹnâsına. Ve dağarcığa denir.

Vankulu Lugatı - الخرص maddesi

اَلْخَرَصُ [el-ḣaraṡ] (fethateynle) Aç olup soğuk zahmetin çekmek; yukâlu: خَرِصَ الرَّجُلُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ

اَلْخَرِصُ [el-ḣariṡ] (ḣâ’nın fethi ve râ’nın kesriyle) Aç olup soğuk zahmetine mübtelâ olan kimse. Soğuksuz açlığa خَرِصٌ denmez, ammâ açlıksız soğuğa خَصِرٌ derler.

اَلْخَرْصُ [el-ḣarṡ] (ḣâ’nın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Hurmâ ağacı üzerinde olan tâze hurmâ ne denli hurmâ olur onu takdîr etmek; yukâlu: خَرَصْتُ النَّخْلَ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ

اَلْخِرْصُ [el-ḣirṡ] (ḣâ’nın kesri ve râ’nın sükûnuyla) İsmdir, takdîr maʹnâsına; yukâlu: كَمْ خِرْصُ أَرْضِكَ

اَلْخِرْصُ [el-ḣirṡ] (ḣâ’nın kesri ve râ’ın sükûnuyla) ve

اَلْخُرْصُ [el-ḣurṡ] (ḣâ’nın zammı ve râ’nın sükûnuyla) Altından ve gümüşten olan halka.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı