اَلزَّعَرُ [ez-zeʹar] (zâ’nın ve ʹayn’ın fethiyle) Gövdenin ve başın kılları kezâlik kuşun tüyleri az ve aralık aralık dağınık ve seyrek olmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَعِرَ الشَّعْرُ وَالرِّيشُ زَعَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا قَلَّ وَتَفَرَّقَ
اَلزَّعِرُ [ez-zeʹir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلْأَزْعَرُ [el-ezʹar (أَحْمَرُ [aḩmer] vezninde) Ondan vasflardır; yukâlu: رَجُلٌ وَطَائِرٌ زَعِرٌ وَأَزْعَرُ أَيِ الْقَلِيلُ الشَّعْرِ وَالرِّيشِ وَالْمُتَفَرِّقُهُ Ve nebâtı azca ve seyrekçe olan mekâna ıtlâk olunur; yukâlu: مَكَانٌ زَعِرٌ وَأَزْعَرُ أَيِ الْقَلِيلُ النَّبَاتِ وَالْمُتَفَرِّقُهُ
اَلزَّعْرُ [ez-zaʹr] (zâ’nın fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) Cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: زَعَرَ الْجَارِيَةَ زَعْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا جَامَعَهَا Ve
زَعْرٌ [Zaʹr] Ḩicâz’da bir mevziʹ adıdır.
اَلزَّعَرُ [ez-zaʹar] (fethateynle) Bir kimsenin kılı az olmak, kıllet-i şaʹr maʹnâsına.
اَلزَّعْرُ [ez-zaʹr] (zâ’nın fethi ve ʹayn’ın kesriyle) زُعْرُورٌ [zuʹrûr] maʹnâsınadır, ʹâmme kasr edip زَعْرٌ [zaʹr] derler; yekûlûne: رَجُلٌ زَعِرٌ وَفِيهِ زَعَارَةٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı