اَلسُّخَرَةُ [es-suḣaret] (sîn’in zammı ve ḣâ’nın fethiyle) Dâ΄imâ nâsı hezl ve istihzâ eder olan kimseye denir; yukâlu: رَجُلٌ سُخَرَةٌ إِذَا كَانَ يَسْخَرُ مِنَ النَّاسِ
اَلسَّخْرُ [es-saḣr] (sîn’in fethi ve ḣâ-yı muʹcemenin sükûnuyla) ve
اَلسَّخَرُ [es-seḣar] (fethateynle) ve
اَلسُّخْرَةُ [es-suḣret] (sîn’in zammıyla) ve
اَلْمَسْخَرُ [el-mesḣar] (mîm’in ve ḣâ’nın fethiyle) ve
اَلسُّخْرُ [es-suḣr] (sîn’in zammıyla) ve
اَلسُّخُرُ [es-suḣur] (zammeteynle) Bir adamı istihzâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَخِرَ مِنْهُ وَسَخِرَ بِهِ سَخْرًا وَسَخَرًا وَسُخْرَةً وَمَسْخَرًا وَسُخْرًا وَسُخُرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا هَزِئَ ve kavluhu taʹâlâ: ﴿إِنْ تَسْخَرُوا مِنَّا فَإِنَّا نَسْخَرُ مِنْكُمْ كَمَا تَسْخَرُونَ﴾ أَيْ تَسْتَجْهِلُونَا يَعْنِي تَحْمِلُونَا عَلَى الْجَهْلِ عَلَى سَبِيلِ الْهُزْؤِ فَإِنَّا نَسْتَجْهِلُكُمْ كَمَا تَسْتَجْهِلُونَنَا İşbu âyet-i kerimede istihzâ΄ mecâz tarîkiyle إِسْتِجْهَالٌ maʹnâsına müstaʹmeldir, müşâkele vechiyle de gerçi vârid olmuştur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿اللهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ﴾ الآية
اَلسُّخَرَةُ [es-suḣaret] (sîn’in zammı ve ḣâ’nın fethiyle هُمَزَة [humezet] vezni üzere) Şol kimsedir ki elleri masharaya alır.
اَلسُّخْرَةُ [es-suḣret] (sîn’in zammı ve ḣâ’nın sükûnuyla) ve
اَلسُّخُرُ [es-suḣur] (zammeteynle) Cümlesi bir maʹnâyadır, masharaya almak demek olur; yukâlu: سَخِرْتُ مِنْهُ أَسْخَرُ سَخَرًا إِلَى آخِرِهِ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve Ebû Zeyd سَخِرْتُ بِهِ rivâyet etti. Ve bu ekbahu’l-lugateyndir. Ve Aḣfeş eyitti: سَخِرْتُ مِنْهُ وَسَخِرْتُ بِهِ وَضَحِكْتُ مِنْهُ وَضَحِكْتُ بِهِ وَهَزِئْتُ مِنْهُ derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı