es-sudâd ~ اَلسُّدَادُ

Kamus-ı Muhit - السداد maddesi

اَلسُّدَادُ [es-sudâd] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) Bu dahi zikr olunan سُدَّةٌ [suddet] ʹilletine denir.

اَلسَّدَادُ [es-sedâd] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) Râst ve savâb olan şey΄e denir; tekûlu: قُلْتُ لَهُ سَدَادًا أَيْ صَوَابًا Ve

سَدَادٌ [sedâd] Masdar olur, râst ve savâb olmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَدَّ الشَّيْءَ سَدَادًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا صَارَ سَدِيدًا أَيْ مُسْتَقِيمًا Ve

سَدَادٌ [sedâd] Esmâdandır: Sedâd b. Saʹîd es-Sebʹî hadîs rivâyet eylemiştir.

اَلسِّدَادُ [es-sidâd] (sîn’in kesriyle) Şîşenin ağızı tıkacına ve tıpasına denir. Ve sâ΄ir bu makûlenin ağızları bağına, kezâlik geçit ve derbent makûlesinin ağızını bend eden ʹaskere ve muhâfıza ıtlâk olunur; mâ-yuseddu bihi’ş-şey΄ maʹnâsınadır. Ve ʹArabların سِدَادٌ مِنْ عَوَزٍ ve أَصَبْتَ سِدَادًا مِنْ عَيْشٍ kavllerinde kezâlik kesr iledir ki ihtiyâc rahnesini sedd edecek nesne demektir, sedd-i ramak gibi. Ve عَوَزٌ [ʹavez] ihtiyâc maʹnâsınadır. Ve bunlar da kalîlen meftûh olur, ʹalâ-kavlin fethi lahn ve hatâdır.

Vankulu Lugatı - السداد maddesi

اَلسُّدَادُ [es-sudâd] (sîn’in zammıyla) Bi-maʹnâhâ, mislu: اَلصُّدَاع [eṡ-ṡudâʹ] ve اَلْعُطَاس [el-ʹuṯâs]. Ve صُدَاعٌ [ṡudâʹ] baş ağrımağa ve عُطَاسٌ [ʹuṯâs] aksırmağa derler.

اَلسَّدَادُ [es-sedâd] (sîn’in fethiyle) Savâb maʹnâsınadır; yukâlu: سَدَّ يَسِدُّ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْ صَارَ سَدِيدًا Ve istikâmet maʹnâsına dahi gelir.

اَلسِّدَادُ [es-sidâd] (sîn’in kesriyle) Şîşe ağzın bağlayacak nesne. Ve serhadlerde gedik tutacak nesne ki serhad gedikleri adamla ve atla tutulur. Ammâ ʹArabların فِيهِ سَدَادٌ مِنْ عَوَزٍ dedikleri ve أَصَبْتُ بِهِ سَدَادًا مِنْ عَيْشٍ dedikleri kavllerinde feth ve kesr câ΄izdir velâkin kesr efsahtır. Ve عَوَزٌ [ʹavez] fethateynle ihtiyâc maʹnâsına yaʹnî ihtiyâc gediğin sedd eden nesne.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı