اَلشَّزْبُ [eş-şezb] (şîn’in fethi ve zâ’nın sükûnuyla) ve
اَلشُّزُوبُ [eş-şuzûb] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) شَازِبٌ [şâzib] olmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَزَبَ الْمَكَانُ أَوِ الرَّجُلُ وَشَزُبَ شَزْبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالْخَامِسِ إِذَا صَارَ شَازِبًا
اَلشُّزَّبُ [eş-şuzzeb] (şîn’in zammı ve zâ’nın fethi ve teşdîdiyle) İnce belli olan atlar; yukâlu: هِيَ خَيْلٌ شُزَّبٌ أَيْ ضَوَامِرُ Ve ضَوَامِرُ [ḋavâmir] ضَامِرٌ [ḋâmir]in cemʹi ve ضَامِرٌ [ḋâmir] arığa derler, lâgar maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı