eṡ-ṡulṡulet ~ اَلصُّلْصُلَةُ

Kamus-ı Muhit - الصلصلة maddesi

اَلصُّلْصُلَةُ [eṡ-ṡulṡulet] (ṡâd’ların zammıyla) Gölde kalan su bakiyyesine denir ki zikr olundu. Ve güvercin kuşuna denir. Ve kulaklara doğru nâzil olan zülüf ve gîsûya denir, وَفْرَةٌ [vefret] maʹnâsına.

اَلصَّلْصَلَةُ [eṡ-ṡalṡalat] (زَلْزَلَةٌ [zelzelet] vezninde) ve

اَلْمُصَلْصَلُ [el-muṡalṡal] (مُدَحْرَجٌ [mudaḩrec] vezninde masdar olarak) Bu dahi bir nesne seslenmek maʹnâsınadır ki tekerrürü mutazammındır; yukâlu: صَلْصَلَ الشَّيْءُ صَلْصَلَةً وَمُصَلْصَلًا إِذَا صَوَّتَ Ve yâbis nesnenin eczâsı birbirine dokunmakla çığıştamak maʹnâsınadır; yukâlu: صَلْصَلَ اللِّجَامُ إِذَا تُوُهِّمَ تَرْجِيعُ صَوْتِهِ Pes صَلِيلٌ [ṡalîl] ile bunun farkı olur. Kezâlik صَلْصَلٌ [ṡalṡal] çan çıngırdamak maʹnâsınadır; yukâlu: صَلْصَلَ الْجَرَسُ إِذَا رُجِّعَ صَوْتُهُ Ve bir adamı lisânla tahvîf ve tehdîd eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: صَلْصَلَ فُلَانًا إِذَا أَوْعَدَهُ وَتَهَدَّدَهُ Ve ʹaskerin başbuğunu katl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: صَلْصَلَ الرَّجُلُ إِذَا قَتَلَ سَيِّدَ الْعَسْكَرِ Ve raʹd muhtelıt gürüldemeyip bir düzeye doru savtla gürüldemek maʹnâsınadır; yukâlu: صَلْصَلَ الرَّعْدُ إِذَا صَفَا صَوْتُهُ Ve lâf u güzâf ile söze âb u tâb vererek mutesanniʹâne tekellüm eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: صَلْصَلَ الْكَلِمَةَ إِذَا أَخْرَجَهَا مُتَحَذْلِقًا Ve

صَلْصَلَةٌ [ṡalṡalat] İsm olur, gölde kalan su bakiyyesine ve kap dibinde kalan dühn ve zeyt bakiyyesine denir| çalkanıp seslendiklerine mebnîdir.

Vankulu Lugatı - الصلصلة maddesi

اَلصُّلْصُلَةُ [eṡ-ṡulṡulet] (ṡâd’ların zammı ve mâ-beynde lâm’ın sükûnuyla) Zarfta ve havz dibinde bâkî kalan su.

اَلصَّلْصَلَةُ [eṡ-ṡalṡalet] (ʹalâ-vezni اَلزَّلْزَلَة [ez-zelzelet]) Şol licâm âvâzıdır ki uyanın licâmı devşirildikte zâhir olur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı