eṡ-ṡuhr ~ اَلصُّهْرُ

Kamus-ı Muhit - الصهر maddesi

اَلصُّهْرُ [eṡ-ṡuhr] (ṡâd’ın zammıyla) صَهُورٌ [ṡahûr] kelimesinin cemʹidir ki صَبُورٌ [ṡabûr] veznindedir, eti kavurup yağını eritip sızdıran adama denir ki kavurmacı ve yağcı olacaktır; yukâlu: رَجُلٌ صَهُورٌ أَيْ شَاوِي اللَّحْمِ وَمُذِيبُ الشَّحْمِ

اَلصِّهْرُ [eṡ-ṡihr] (ṡâd’ın kesriyle) Hısımlığa denir, karâbet maʹnâsına; yukâlu: بَيْنَهُمَا صِهْرٌ أَيْ قَرَابَةٌ Ve ḣutûnet cihetiyle olan hürmete denir ki zevcenin anası ve kız karındaşı ve yeğeni gibi akreb olan akribâsıyla zevc beyninde olan hürmet-i karâbetten ʹibârettir; yukâlu: بَيْنَهُمَا صِهْرٌ أَيْ حُرْمَةُ خُتُونَةٍ Ve خَتَنٌ [ḣaten] maʹnâsınadır ki kayın ana ve kayın ata ve baldız olacaktır. Cemʹi أَصْهَارٌ [aṡhâr] ve صُهَرَاءُ [ṡuherâ΄] gelir, كُرَمَاءُ [kuremâ΄] vezninde ve minhu: “اَلْأَصْهَارُ أَخْتَانٌ”

اَلصَّهْرُ [eṡ-ṡahr] (قَهْرٌ [ḵahr] vezninde) Bir adama güneş pek te΄sîr edip yakmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَهَرَتْهُ الشَّمْسُ صَهْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا صَحَرَتْهُ Ve bir adam başını صُهَارَةٌ [ṡuhâret] ile yağlamak maʹnâsınadır; yukâlu: صَهَرَ فُلاَنٌ رَأْسَهُ إِذَا دَهَنَهُ بِالصُّهَارَةِ Ve bir nesneyi âteşte eritmek maʹnâsınadır; yukâlu: صَهَرَ الشَّيْءَ إِذَا أَذَابَهُ Ve

صَهْرٌ [ṡahr] Issı nesneye ıtlâk olunur; yukâlu: شَيْءٌ صَهْرٌ أَيْ حَارٌّ Ve çerviş ve kuyruk yağını eritip kakırdak eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: صَهَرَ الشَّحْمَ إِذَا أَذَابَهُ

Vankulu Lugatı - الصهر maddesi

اَلصَّهْرُ [eṡ-ṡahr] (ṡâd’ın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Eritmek.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı