اَلظَّفْرُ [eż-żafr] (żâ’nın fethiyle) ve
اَلظُّفُرُ [eż-żufur] (zammeteynle) ve
اَلظِّفْرُ [eż-żifr] (şâzz olarak żâ’nın kesriyle) Tırnağa denir, insânın ve sâ΄ir tırnak ve pençe sâhibi hayvânın olsun, Fârisîde nâhun denir. ظُفُرٌ [żufur]un cemʹi أَظْفَارٌ [eżfâr] ve أَظَافِيرُ [eżâfîr] gelir; ve kavluhu taʹâlâ: ﴿وَعَلَى الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا كُلَّ ذِي ظُفُرٍ﴾ الآية دَخَلَ فِيهِ ذَوَاتُ الْمَنَاسِمِ مِنَ الْإِبِلِ وَالْأَنْعَامِ لِأَنَّهَا كَالْأَظْفَارِ لَهَا
اَلظَّفَرُ [eż-żafer] (fethateynle) Gözde zikr olunan ظُفْرٌ [żufr] ʹilleti peydâ olmak maʹnâsınadır; yukâlu: ظَفِرَتِ الْعَيْنُ ظَفَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا نَبَتَتْ فِيهَا الظَّفَرَةُ Ve
ظَفَرٌ [żafer] Etrâfına nisbet düz ve oturaklı arza denir. Ve
ظَفَرٌ [żafer] Kezâlik masdar olur, matlûba dest-res olmak maʹnâsına ki tırnak iliştirmek lâzımıdır; yukâlu: ظَفِرَ الْمَطْلُوبَ وَظَفِرَ بِهِ وَظَفِرَ عَلَيْهِ ظَفَرًا مِنَ الْبَابِ لْمَزْبُورِ إِذَا فَازَ
اَلْمُظَفَّرُ [el-mużaffer] (مُعَظَّمٌ [muʹażżam] vezninde) ve
اَلظَّفِرُ [eż-żafir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلظَّفِيرُ [eż-żafîr] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) ve
اَلظِّفِّيرُ [eż-żiffîr] (سِكِّيتٌ [sikkît] vezninde) ve
اَلْمِظْفَارُ [el-miżfâr] (مِحْرَابٌ [miḩrâb] vezninde) Şol adama denir ki talebine ʹazm eylediği matlûba dâ΄imâ zafer-yâb olur ola, tâliʹ ve ikbâlinin yâverliğinden olur; yukâlu: رَجُلٌ مُظَفَّرٌ وَظَفِرٌ وَظَفِيرٌ وَظِفِّيرٌ وَمِظْفَارٌ إِذَا كَانَ لاَ يُحَاوِلُ أَمْرًا إِلاَّ ظَفِرَ بِهِ
اَلظُّفْرُ [eż-żufr] (żâ’nın zammı ve fâ’nın sükûnuyla) Tırnak, nâhun maʹnâsına. Ve yay başının kiriş düğümlendiği yerden ucuna varınca ظُفْرٌ [żufr] derler. Ve mübtezel olan kimseye dahi كَلِيلُ الظُّفْرِ derler. Ve
ظُفْرٌ [żufr] Gözde biten deriye dahi derler nâhune-i çeşm maʹnâsına.
اَلظَّفَرُ [eż-żafer] (fethateynle) Maksûda vâsıl olmak, فَوْزٌ [fevz] maʹnâsına; yukâlu: ظَفِرَ بِعَدُوِّهِ وَظَفِرَهُ أَيْضًا مِثْلُ لَحِقَ بِهِ وَلَحِقَهُ Ve
ظَفَرٌ [żafer] Gözde zikr olunan deri bitmek. Ve Aḣfeş eyitti: ظَفِرْتُ عَلَيْهِ dahi derler, ظَفِرْتُ بِهِ maʹnâsına. Ve
ظَفَرٌ [żafer] Rü΄yet maʹnâsına da gelir; yukâlu: مَا ظَفِرَتْكَ عَيْنَيَّ مُنْذُ زَمَانٍ أَيْ مَا رَأَتْكَ Ve
ظَفَرٌ [żafer] Düz yere dahi derler ki ot bitire.
اَلظَّفِرُ [eż-żafir] (żâ’nın fethi ve fâ’nın kesriyle) Zafer bulan kimse.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı