el-ʹab΄ ~ اَلْعَبْءُ

Kamus-ı Muhit - العبء maddesi

الْعَبْءُ [el-ʹab΄] (ʹayn’ın fethiyle) Güneşin ziyâ΄ ve pertevine denir; yukâlu: رَأَيْتُهُ بِعَبْءِ الشَّمْسِ أَيْ بِضِيَائِهَا ve yukâlu: عَبٌ كَدَمٍ Yaʹnî maʹnâ-yı mezbûrda muʹtel olarak عَبْوٌ [ʹabv] dahi lügattir; دَمٌ [dem] ve يَدٌ [yed] gibi; âhiri iskât olunup عَبُ الشَّمْسِ [ʹabu’ş-şems] dahi denir.

الْعِبْءُ [el-ʹib΄] (ʹayn’ın kesri ve bâ’nın sükûnuyla) Yüke denir, حِمْلٌ [ḩiml] maʹnâsına. Ve mutlakan ağır nesneye denir. Ve yük dengine denir; عِدْلٌ [ʹidl] maʹnâsına. Ve misl ü nazîr maʹnâsınadır; bu maʹnâda ʹayn’ın fethiyle de câ΄izdir.

Vankulu Lugatı - العبء maddesi

اَلْعَبْءُ [el-ʹab΄] (ʹayn’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Tîbi terkîb edip hâzırlamak; yukâlu: عَبَأْتُ الطِّيبَ عَبْئًا إِذَا هَيَّأْتَهُ وَصَنَعْتَهُ وَخَلَطْتَهُ Ve mutlakan hâzırlamak maʹnâsına da gelir; tekûlu: عَبَأْتُ الْمَتَاعَ عَبْئًا إِذَا هَيَّأْتَهُ

اَلْعِبْءُ [el-ʹib΄] (bi’l-kesri ve’s-sukûni) Yük, حِمْلٌ [ḩiml] maʹnâsına; cemʹi اَلْأَعْبَاءُ [el-aʹbâ΄] gelir. Ve yükün dengine dahi derler, عِدْلٌ [ʹidl] maʹnâsına; yukâlu: هُمَا عِبْآنِ Ve nazîr maʹnâsına da gelir, kesrile ve fethle lügattır; ke- اَلْعِدْل [el-ʹidl] ve اَلْعَدْل [el-ʹadl]. Ve kayırmak maʹnâsına da istiʹmâl olunur; yukâlu: مَا عَبَأْتُ بِفُلَانٍ أَيْ مَا بَالَيْتُ بِهِ Ve gâh olur تَعْبِيَةُ الْجَيْشِ [taʹbiyetu’l-ceyş] derler, bilâ-hemz.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı