el-ʹabd ~ اَلْعَبْدُ

Kamus-ı Muhit - العبد maddesi

اَلْعَبْدُ [el-ʹabd] (ʹayn’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Mutlakan insâna ıtlâk olunur, gerek hür ve gerek bende olsun. Şârihin beyânına göre merbûb olduğuna mebnîdir ve Râġıb’ın beyânına göre ʹâbid maʹnâsına vasf bi’l-masdardır.

اَلْعَبَدُ [el-ʹabed] (fethateynle) Darılmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَ عَلَيْهِ عَبَدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا غَضِبَ Şârih der ki ﴿وَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ﴾ kerîmesinde gazab edenler ile de tefsîr olunmuştur. Ve

عَبَدٌ [ʹabed] Ziyâdesiyle uyuz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَتِ الْإِبِلُ إِذَا جَرِبَتْ شَدِيدًا Ve peşîmân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَ الرَّجُلُ إِذَا نَدِمَ Ve bir kimse kendi nefsine bir taksîr sebebiyle levm ve tevbîh eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَ عَلَى نَفْسِهِ إِذَا لاَمَ Ve harîs olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَ لَهُ إِذَا حَرَصَ Ve inkâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَ مَا قَالَهُ إِذَا أَنْكَرَهُ

Vankulu Lugatı - العبد maddesi

اَلْعَبْدُ [el-ʹabd] (ʹayn’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Kul ki حُرٌّ [ḩurr]un nakîzidir.

اَلْعَبَدُ [el-ʹabed] (fethateynle) Gazab maʹnâsına.

اَلْعُبُدُ [el-ʹubud] (zammeteynle) Aḣfeş rivâyetinde kezâlik عَبْدٌ [ʹabd]in cemʹdir, سَقْفٌ [saḵf]ın cemʹi سُقُفٌ [suḵuf] geldiği gibi. Ve bu sebebden “عُبُدَ الطَّاغُوتِ” (المائدة 60) kırâ΄at ettiler izâfetle. Ve baʹzılar “عَبُدَ الطَّاغُوتِ” kırâ΄at etti ʹayn’ın fethi ve bâ’nın zammıyla ve izâfetle خَدَمُ طَاغُوتٍ maʹnâsına. Ve عَبُدٌ [ʹabud] ʹayn’ın fethi ve bâ’nın zammıyla عَبْدٌ [ʹabd]in cemʹi değildir dediler, belki فَعُلٌ [faʹul] vezni üzere binâ olunmuş ismdir, حَذُرٌ [ḩažur] gibi ve نَدُسٌ [nedus] gibi, zîrâ فَعَلٌ [faʹal] fethateynle فَعُلٌ [faʹul] vezni üzere cemʹ olunmaz, zamm-ı ʹaynla. Ve حَذُرٌ [ḩažur] gözü açık kimse, mütenebbih maʹnâsına ve نَدُسٌ [nedus] zekî-tabʹ olan kimse.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı