el-ʹitb ~ اَلْعِتْبُ

Kamus-ı Muhit - العتب maddesi

اَلْعِتْبُ [el-ʹitb] (ʹayn’ın kesriyle) Çok ʹitâb eden kişiye denir ki sadâkatinden ve istikâmetinden nâşî dostuna nush ve şefakat cihetiyle nâ-revâ olan efʹâlinde dâ΄imâ levm ve ʹitâb eder.

اَلْعَتَبُ [el-ʹateb] (تَعَبٌ [taʹab] vezninde) Bu dahi kerîh ve nâ-matbûʹ işe denir. Ve sebbâbe parmakla orta parmağın aralığına; ʹalâ-kavlin orta parmakla adsız parmağın aralığına denir. Ve fesâd ve tebâhî maʹnâsınadır; yukâlu: مَا فِيهِ عَتَبٌ أَيْ فَسَادٌ Ve tanbûra harekine denir ki tanbûranın yüzünde olan hurde ağaçlardır, telleri tanbûraya ondan çekerler, tanbûra eşiği taʹbîr olunur. Ve toprağı galîz ve saht olan yere denir. Ve عَتَبٌ [ʹateb] عَتَبَةٌ [ʹatebet] lafzından cemʹ-i cinsi olur.

اَلْعَتْبُ [el-ʹatb] (ʹayn’ın fethi ve tâ’nın sükûnuyla) ve

اَلْعَتَبَانُ [el-ʹatebân] (fetehâtla) ve

اَلْمَعْتَبُ [el-maʹteb] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) ve

اَلْمَعْتَبَةُ [el-maʹtebet] (مَشْرَبَةٌ [meşrebet] vezninde) ve

اَلْمَعْتِبَةُ [el-maʹtibet] (مَنْزِلَةٌ [menzilet] vezninde) Bir adamın dostu kendisine gücenip infiʹâlle darılmak maʹnâsınadır, مَوْجِدَةٌ [mevcidet] gibi; yukâlu: عَتَبَ عَلَيْهِ عَتْبًا وَعَتَبَانًا وَمَعْتَبًا وَمَعْتَبَةً وَمَعْتِبَةً مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا وَجَدَ عَلَيْهِ مَوْجِدَةً Ve

عَتْبٌ [ʹatb] Bir adama levm ü tevbîh eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَبَهُ عَتْبًا إِذَا لاَمَهُ Ve

عَتْبٌ [ʹatb] ve

عَتَبَانٌ [ʹatebân] ve

تَعْتَابٌ [taʹtâb] Bir adam bir ayağını yukarı çekip yalnız bir ayakla sekerek yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَبَ الرَّجُلُ عَتْبًا وَعَتَبَانًا وَتَعْتَابًا إِذَا وَثَبَ بِرِجْلٍ وَرَفَعَ اْلأُخْرَى Ve

عَتْبٌ [ʹatb] Ayakta olan cüz΄îce aksaklığa ve yekeliğe denir; yukâlu: فِي رِجْلِهِ عَتْبٌ أَيْ ظَلَعٌ Ve devenin bir ayağı sinirlenmekle üç ayak üzere sekerek yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَبَ الْبَعِيرُ إِذَا مَشَى عَلَى ثَلاَثِ قَوَائِمَ مِنَ الْعُقْرِ Ve kapının eşiğine ayak basmak maʹnâsınadır; tekûlu: مَا عَتَبْتُ بَابَهُ أَيْ لَمْ أَطَأْ عَتَبَتَهُ Yaʹnî “Kapısının eşiğine ayağımı basmadım.”

Vankulu Lugatı - العتب maddesi

اَلْعَتَبُ [el-ʹateb] (fethateynle) Merdivenin pâyeleri. Vâhidi اَلْعَتَبَةُ [el-ʹatebet] gelir.

اَلْعَتْبُ [el-ʹatb] (ʹayn’ın fethi ve tâ’nın sükûnuyla) Hışım etmek; yukâlu: عَتَبَ عَلَيْهِ يَعْتُبُ وَيَعْتِبُ عَتْبًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي أَيْضًا أَيْ غَضِبَ عَلَيْهِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı