el-ʹaṡr ~ اَلْعَصْرُ

Kamus-ı Muhit - العصر maddesi

اَلْعَصَرُ [el-ʹaṡar] (fethateynle) Penâh getirecek yere denir, مَلْجَأٌ [melce΄] ve مَنْجَاةٌ [mencât] maʹnâsına. Ve toza denir, غُبَارٌ [ġubâr] maʹnâsına.

اَلْعُصْرُ [el-ʹuṡr] (ʹayn’ın harekât-ı selâsı ve ṡâd’ın sükûnuyla) ve

اَلْعُصُرُ [el-ʹuṡur] (zammeteynle) Dehr ve zamân maʹnâsınadır. Cemʹi أَعْصَارٌ [aʹṡâr] ve عُصُورٌ [ʹuṡûr] ve أَعْصُرٌ [aʹṡur] gelir; ve minhu yekûlûne: جَاءَ فُلاَنٌ لَكِنْ لَمْ يَجِئْ لِعُصْرٍ أَيْ لَمْ يَجِئْ حِينَ الْمَجِيءِ Yaʹnî “Geldi ammâ vaktinde gelmedi.” Ve yukâlu: نَامَ فُلاَنٌ وَمَا نَامَ لِعُصْرٍ أَيْ لَمْ يَنَمْ حِينَ النَّوْمِ Yaʹnî “Uyudu lâkin vaktinde uyumadı.” Ve

عَصْرٌ [ʹaṡr] (قَصْرٌ [ḵaṡr] vezninde) Gündüze, kezâlik geceye ıtlâk olunur; عَصْرَانِ [ʹaṡrân] gece ve gündüzdür. Ve ikindi vaktine denir, güneş kızarıncaya kadar; bunda fethateynle de câ΄izdir. Ve sabâh vaktine ıtlâk olunur, غَدَاةٌ [ġadât] gibi. Ve

عَصْرٌ [ʹaṡr] Alıkomak, habs maʹnâsınadır; yukâlu: عَصَرَهُ عَصْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا حَبَسَهُ Ve

عَصْرٌ [ʹaṡr] Bir adamın raht ve ʹaşîretine denir. Ve مُعْصِرَاتٌ [muʹṡirât] olan sehâbdan yağan yağmura denir. Ve bir nesneyi menʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَصَرَ الشَّيْءَ عَنْهُ عَصْرًا إِذَا مَنَعَهُ Ve vergi vermek maʹnâsınadır; yukâlu: عَصَرَهُ إِذَا أَعْطَاهُ الْعَطِيَّةَ Ve içindeki çıkmak için rutûbetli nesneyi sıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَصَرَ الْعِنَبَ وَالثَّوْبَ الْمَغْسُولَ وَنَحْوَهُ إِذَا اسْتَخْرَجَ مَا فِيهِ

Vankulu Lugatı - العصر maddesi

اَلْعَصْرُ [el-ʹaṡr] (ʹayn’ın fethi ve ṡâd’ın sükûnuyla) Zamân, dehr maʹnâsına. Ve bunda iki lügat dahi vardır:biri عُصْرٌ [ʹuṡr] ʹayn’ın zammı ve ṡâd’ın sükûnuyla ve biri dahi عُصُرٌ [ʹuṡur] zammeteynle,عُسْرٌ [ʹusr]la عُسُرٌ [ʹusur] gibi.

اَلْعَصَرُ [el-ʹaṡar] (fethateynle) Melce΄ ve penâh maʹnâsınadır. Ve

عَصَرٌ [ʹaṡar] Kezâlik toza derler, gubâr maʹnâsına. Ve fi’l-hadîsi: “مَرَّتْ بِنَا امْرَأَةٌ مُتَطَيِّبَةٌ لِذَيْلِهَا عَصَرٌ”

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı