اَلْعُوَّادُ [el-ʹuvvâd] (قُطَّاعٌ [ḵuṯṯâʹ] vezninde) ve
اَلْعُوَّدُ [el-ʹuvved] (رُكَّعٌ [rukkaʹ] vezninde) عَوْدٌ [ʹavd] gibi bunlar da عَائِدٌ [ʹâ΄id]in cemʹidir ki hastaya ʹiyâdet edenlerdir.
اَلْعُودُ [el-ʹûd] (ʹayn’ın zammıyla) خَشَبٌ [ḣaşeb] maʹnâsınadır ki şecerden kesilmiş ağaçtır, yerinde yine ʹavdet edeceği iʹitibârıyladır. Cemʹi عِيدَانٌ [ʹîdân] gelir ve أَعْوَادٌ [aʹvâd] gelir. Ve bu münâsebetle hâssaten lavta dedikleri sâza ıtlâk olunmuştur. Kezâlik tebhîr eyledikleri عُودٌ [ʹûd] ağacına ıtlâk olunmuştur. Ve dil dibinde olan kemiğe ıtlâk olunur.
اَلْعَوْدُ [el-ʹavd] ve
اَلْعَوْدَةُ [el-ʹavdet] (ʹayn’ların fethiyle) ve
اَلْمَعَادُ [el-meʹâd] (mîm’in fethiyle) Geri dönmek, rücûʹ maʹnâsınadır; yukâlu: عَادَ إِلَيْهِ يَعُودُ عَوْدًا وَعَوْدَةً وَمَعَادًا إِذَا رَجَعَ
اَلْعُودُ [el-ʹûd] (ʹayn’ın zammıyla) Ağaç, haşeb maʹnâsına.
اَلْعَوْدَةُ [el-ʹavdet] (ʹayn’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Rücûʹ maʹnâsına; yukâlu: عَادَ إِلَيْهِ يَعُودُ عَوْدَةً وَعَوْدًا إِذَا رَجَعَ Ve fi’l-meseli: “اَلْعَوْدُ أَحْمُدَ” ve yukâlu: عَادَ لَهُ بَعْدَ مَا كَانَ أَيْ أَعْرَضَ عَنْهُ Ve
عَوْدٌ [ʹavd] Yaşlı deveye dahi derler, şöyle ki بَازِلٌ [bâzil]den ve مُخْلِفٌ [muḣlif]ten yaşı ziyâde ola. Ve بَازِلٌ [bâzil] bâ-i muvahhade ve zâ-i muʹceme ile sekiz yaşında olan deve ve مُخْلِفٌ [muḣlif] mîm’in zammı ve lâm’ın kesriyle ve ḣâ-i muʹcemenin mâ-beyninde sükûnuyla dokuz yaşında olan deve ki onuna basmış ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı