اَلْقَصَاصُ [el-ḵaṡâṡ] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) Bir şecer adıdır ki bal arısı otlayıp ondan bal yapar, عَسَلٌ قَصَاصٌ [ʹaselun ḵaṡâṡ] dedikleri budur. Müfredâtta bunu arı otu dedikleri nebâtla beyân eylediler ki beyâz ve sarı ve kırmızı olur, mahsûs arı kovanları vazʹ ettikleri semtlerde zerʹ ederler.
اَلْقُصَاصُ [el-ḵuṡâṡ] (ḵâf’ın harekât-ı selâsıyla) Başta kıl bitmeye başladığı yere denir ki ondan aşağıda kıl bitmez, gerek ardından ve gerek önünden olsun; yukâlu: شَجَّهُ قُصَاصَ الشَّعْرِ بِالْحَرَكَاتِ الثَّلاَثِ وَهُوَ حَيْثُ يَنْتَهِي نِبْتَتُهُ مِنْ مُقَدَّمِهِ أَوْ مُؤَخَّرِهِ Ve makʹadda iki kıynağın kavuştuğu yere denir ki uyluk dipleri olur.
اَلْقِصَاصُ [el-ḵiṡâṡ] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve
اَلْقِصَاصَاءُ [el-ḵiṡâṡâ΄] (ḵâf’ın kesriyle) ve
اَلْقُصَاصَاءُ [el-ḵuṡâṡâ΄] (ḵâf’ın zammıyla) Cinâyette ödeşmeğe denir, قَوَدٌ [ḵaved] maʹnâsınadır, gerek katl ve gerek cirâhatte olsun. Şârihin beyânına göre إِقْتِصَاصُ أَثَرٍ [iḵtiṡâṡu ešamp;er] maʹnâsından me΄hûzdur, deyn mukâbilesinde olan diyette istiʹmâl olunup baʹdehu katl-i kâtil ve cerh-i cârih ve katʹ-ı kâtıʹda galîb oldu. Ve bunun fiʹl ve masdarında idgâm vâcibdir; yukâlu: قَاصَّهُ مُقَاصَّةً İntehâ. Yukâlu: وَجَبَ عَلَيْهِ الْقِصَاصُ وَالْقِصَاصَاءُ وَالْقِصَاصَاءُ أَيْ الَقَوَدُ
اَلْقُصَاصُ [el-ḵuṡâṡ] (ḵâf’ın zammıyla) Başta kıl bittiği yerin nihâyet bulduğu mahal, gerek önden olsun gerek arttan olsun. Ve bunda üç lügat vardır: biri قُصَاصٌ [ḵuṡâṡ] ḵâf’ın zammıyla ve biri dahi قَصَاصٌ [ḵaṡâṡ] fethiyle ve biri dahi kesriyle. Ve zamm cümlesinden aʹlâdır, Aṡmaʹî rivâyeti üzere.
اَلْقِصَاصُ [el-ḵiṡâṡ] (ḵâf’ın kesriyle) Cinâyette ödeşmek, قَوَدٌ [ḵaved] maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı