el-keḩal ~ اَلْكَحَلُ

Kamus-ı Muhit - الكحل maddesi

اَلْكَحَلُ [el-keḩal] (fethateynle) Gözün kirpikleri bittiği yerlerde halkî olan siyâhlığa denir, ʹalâ-kavlin sürme çekilecek yerlerde olan halkî siyâhlığa denir ki kudretten sürmeli taʹbîr olunur, âhû gözü gibi. Ve bu maʹnâda masdar olur; yukâlu: فِي عَيْنِهِ كَحَلٌ ve yukâlu: كَحِلَتْ عَيْنُهُ كَحَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَهُوَ أَنْ يَعْلُو مَنَابِتَ الْأَشْفَارِ سَوَادٌ خِلْقَةً أَوْ أَنْ تَسْوَدَّ مَوَاضِعُ الْكُحْلِ

اَلْكِحَالُ [el-kiḩâl] ve

اَلْكِحْلُ [el-kiḩl] (kâf’ların kesriyle) Bunlar da كَحْلَةٌ [kaḩlet] dedikleri zikr olunan boncuğa denir.

اَلْمَكْحُولَةُ [el-mekḩûlet] ve

اَلْكَحِيلُ [el-keḩîl] ve

اَلْكَحِيلَةُ [el-keḩîlet] ve

اَلْكَحِلُ [el-keḩil] (خَجِلٌ [ḣacil] vezninde) Sürme çekilmiş göze denir. Ve كَحِيلٌ [keḩîl] kelimesinin cemʹi كَحْلَى [keḩlâ] gelir, سَكْرَى [sekrâ] vezninde ve كَحَائِلُ [keḩâ΄il] gelir.

اَلْكَحْلُ [el-kaḩl] (kâf’ın fethiyle) Göze sürme çekmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَحَلَ الْعَيْنَ كَحْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالْأَوَّلِ إِذَا جَعَلَ الْكُحْلَ فِي عَيْنِهِ Ve

كَحْلُ [kaḩl] (harf-i taʹrîfle ve mücerred olarak) Semânın ismidir, gök maʹnâsına ve maʹrife olarak كَحْلَةُ [kaḩlet] dahi ism-i semâdır te΄nîs ve taʹrîfle; bu gayr-i munsarıftır; yukâlu: أَمْسَكَتْ عَلَيْهِمْ كَحَلْةُ وَالْكَحْلُ وَكَحْلٌ أَيِ السَّمَاءُ Ve

كَحْلٌ [kaḩl] Yıl kıtlık olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَحَلَتِ السَّنَةُ كَحْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا اشْتَدَّتْ Ve nâsa kıtlık erişmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَحَلَتِ السِّنُونَ الْقَوْمَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ Ve

كَحْلٌ [kaḩl] (munsarıf ve gayr-i munsarıf olarak) Kıtlık yıla denir; yukâlu: أَصَابَهُمْ كَحْلٌ وَأَصَابَتْهُمْ كَحْلُ أَيِ السَّنَةُ الشَّدِيدَةُ Ve

كَحْلٌ [kaḩl] Pek kıtlık olmağa denir; yukâlu: صَرَّحَتْ هَذِهِ السَّنَةُ كَحْلًا أَيْ شِدَّةَ الْمَحْلِ

اَلْكُحْلُ [el-kuḩl] (kâf’ın zammı ve ḩâ-yı mühmelenin sükûnuyla) Çok mâla denir; yukâlu: لِفُلَانٍ كُحْلٌ أَيْ مَالٌ كَثِيرٌ Ve bu maʹnâ-yı âtîden me΄hûzdur sevâd iʹtibârıyla. Ve göze çekecek sürmeye denir; yukâlu: فِي عَيْنِهَا كُحْلٌ أَيْ إِثْمِدٌ Ve mutlakan istişfâ için göze çekilen tûtiyâya ve göz otu makûlesine denir. Ve

كُحْلُ السُّودَانِ [kuḩlu’s-Sûdân] بَشْمَةٌ [beşmet]tir ki çeşmek ve çeşme-zen ve göz taşı dedikleri dârûdur. Ve

كُحْلُ فَارِسٍ [kuḩlu Fâris] Anzerût dedikleri dârûdur. Ve

كُحْلُ خَوْلَانَ [kuḩlu ḣavlân] حُضُضٌ [ḩuḋuḋ]dur ki havlân-ı Hindî dedikleri dârûdur, Mekkî kısmı dahi olur.

Vankulu Lugatı - الكحل maddesi

اَلْكُحْلُ [el-kuḩl] (kâf’ın zammı ve ḩâ’nın sükûnuyla) Sürme ki göze çekerler. Ve

كُحْلٌ [kuḩl] Mâl-ı kesîre dahi derler, Ebû ʹUbeyd rivâyeti üzere; yukâlu: لِفُلَانٍ كُحْلٌ أَيْ مَالٌ كَثِيرٌ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı