اَلْكُظَّمُ [el-kużżam] (رُكَّعٌ [rukkaʹ] vezninde) Sâkit ve epsem adamlara denir, كَاظِمٌ [kâżim]in cemʹidir; yukâlu: قَوْمٌ كُظَّمٌ أَيْ سَاكِتُونَ
اَلْكَظَمُ [el-keżam] (fethateynle) Boğaza denir, ʹalâ-kavlin ağıza yâhûd boğurtlağa denir ki soluğun mahrecidir; yukâlu: أَخَذَ بِكَظَمِهِ وَهُوَ الْحَلْقُ أَوِ الْفَمُ أَوْ مَخْرَجُ النَّفَسِ Şârih der ki Ḣalîl ve sâ΄irlerin kavlleri üzere كَظَمٌ [keżam] żây’ın sükûnuyla mahrec-i nefese denir, żây’ın harekesi hemân bir şiʹrde vâkiʹdir, sâ΄ir maʹnâlar bundan ahz ve tasvîg olunmuştur.
اَلْكَظْمُ [el-każm] (kâf’ın fethi ve żâ-yı muʹcemenin sükûnuyla) Öfkeyi izhâr eylemeyip hazm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَظَمَ الْغَيْظَ كَظْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا رَدَّهُ وَحَبَسَهُ Ve kapıyı kapamak maʹnâsınadır; yukâlu: كَظَمَ الْبَابَ إِذَا أَغْلَقَهُ Ve nehr ve ark ve baca makûlesini sedd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَظَمَ النَّهْرَ وَالْخَوْخَةَ إِذَا سَدَّهُمَا
اَلْكُظَّمُ [el-kużżam] (kâf’ın zammı ve żâ’nın fethi ve teşdîdiyle) Sâkit olan kimseler; yukâlu: قَوْمٌ كُظَّمٌ أَيْ سَاكِتُونَ
اَلْكَظَمُ [el-keżam] (fethateynle) Nefes çıkacak yer, mahrec-i nefes maʹnâsına; tekûlu: أَخَذْتُ بِكَظَمِهِ أَيْ بِمَخْرَجِ نَفَسِهِ
اَلْكَظْمُ [el-każm] (kâf’ın fethi ve żâ’nın sükûnuyla) Gazabı hazm etmek; yukâlu: كَظَمَ غَيْظَهُ كَظْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا اجْتَرَعَهُ Ve غَيْظٌ [ġayż] gizli gazaba derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı