el-luff ~ اَللُّفُّ

Kamus-ı Muhit - اللف maddesi

اَللُّفُّ [el-luff] (lâm’ın zammıyla) Uzun boylu, enli cânlı kızlara denir. Ve لَفَّاءُ [leffâ΄] lafzından cemʹ olur. Ve أَلَفُّ [eleff] lafzından cemʹ olur. Zâhiren işbu لُفٌّ [luff] lafzının dahi müfredi لَفَّاءُ [leffâ΄]dır.

اَللِّفُّ [el-liff] (lâm’ın kesri ve fethiyle, ʹalâ-kavlin harekât-ı selâsıyla) Taʹalluk ve intisâb maʹnâsına müstaʹmeldir; لَفٌّ [leff]-i şecerden me΄hûzdur; yukâlu: جَاءَ الْقَوْمُ وَمَنْ لَفَّ لِفَّهُمْ أَيْ مَنْ عُدَّ فِيهِمْ Ve

لِفٌّ [liff] (lâm’ın kesriyle) Sınf-ı insânîye denir; yukâlu: جَاءَ لِفٌّ مِنَ النَّاسِ أَيْ صِنْفٌ Ve hizb ve tâ΄ife maʹnâsınadır; yukâlu: لِفٌّ مِنَ النَّاسِ أَيْ حِزْبٌ Ve müctemiʹ olmuş cemâʹat-i insânîye denir; cemʹi لُفُوفٌ [lufûf] gelir. Ve kabâ΄il-i muhtelife ve emâkin-i müteferrikadan müctemiʹ cemâʹate denir, şuradan buradan dirilmiş şühûd-ı zûr derintisi gibi. Ve çayırları birbirine sarmaşmış bâgçe ve merg-zâra denir, kezâlik eşcârı sıklığından birbirine çatılmış ve sokuşmuş olan hıyâbân-zâra denir; ve yukâlu: حَدِيقَةٌ لِفٌّ وَلِفَّةٌ وَيُفْتَحَانِ أَيْ مُلْتَفَّةُ الْأَشْجَارِ

اَللَّفُّ [el-leff] (lâm’ın fethi ve fâ’nın teşdîdiyle) Bir nesneyi dürüp bükmek maʹnâsınadır; yukâlu: لَفَّهُ لَفًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ ضِدُّ نَشَرَهُ Ve iki ʹaskeri birbiriyle cenge koyultup birbirine sarmaştırmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: لَفَّ بَيْنَ الْكَتِيبَتَيْنِ إِذَا خَلَطَ بَيْنَهُمَا بِالْحَرْبِ Ve bir adamın hak ve matlûbunu vermeyip imsâk eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir ki hakkını dürüp bükmüş olur; yukâlu: لَفَّ فُلاَنًا حَقَّهُ إِذَا مَنَعَهُ Ve türlü türlü taʹâmları birbirine katıp çok yemek, ʹalâ-kavlin bed ve çirkin yiyişle yemek maʹnâsınadır; yukâlu: لَفَّ فِي الْأَكْلِ إِذَا أَكْثَرَ مُخَلِّطًا مِنْ صُنُوفِهِ مُسْتَقْصِيًا أَوْ قَبَّحَ فِيهِ Ve bir nesneyi bir nesneye yanaştırıp bitiştirmek maʹnâsınadır, yukâlu: لَفَّ الشَّيْءَ بِالشَّيْءِ إِذَا ضَمَّهُ إِلَيْهِ وَوَصَلَهُ بِهِ Ve

لَفٌّ [leff] لَفِيفٌ [lefîf] maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru. Ve ağaçlar sıkı ve gür olduğundan birbirine çatıp sarmaşık ve dolaşık çatılkı olmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَفَّتِ الْأَشْجَارُ إِذَا صَارَتْ مُلْتَفَّةً Ve biriktirmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: لَفَّهُ إِذَا جَمَعَهُ

Vankulu Lugatı - اللف maddesi

اَللِّفُّ [el-liff] (lâm’ın kesriyle) أَلْفَافٌ [elfâf]ın müfredi, مُجْتَمَعٌ مِنْهُmaʹnâsına; kavluhum: جِئْنَا لَفًّا أَيْ مُجْتَمِعِينَ فِي مَوْضِعٍ

اَللَّفُّ [el-leff] (lâm’ın fethi ve fâ’nın teşdîdiyle) Dürmek; tekûlu: لَفَفْتُ الشَّيْءَ لَفًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve

لَفٌّ [leff] Menʹ etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: لَفَّهُ حَقَّهُ إِذَا مَنَعَهُ Ve

لَفٌّ [leff] İntisâb maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: جَاؤُوا وَمَنْ لَفَّ لَفَّهُمْ أَيْ مَعَ عُدَّ فِيهِمْ وَتَأَشَّبَ إِلَيْهِ Ve تَأَشُّبٌ [te΄eşşub] doluşmağa derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı