el-mered ~ اَلْمَرَدُ

Kamus-ı Muhit - المرد maddesi

اَلْمَرَدُ [el-mered] (fethateynle) ve

اَلْمُرُودَةُ [el-murûdet] (mîm’in zammıyla) Oğlan أَمْرَدُ [emred] olmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَرِدَ الْغُلاَمُ مَرَدًا وَمُرُودَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ أَمْرَدَ Ve مَرِيدٌ [merîd] ekline müdâvemet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَرِدَ الرَّجُلُ إِذَا دَاوَمَ عَلَى أَكْلِ الْمَرِيدِ Ke-mâ se-yuzkeru.

اَلْمَرْدُ [el-merd] (فَرْدٌ [ferd] vezninde) Kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَرَدَ الشَّيْءَ مَرْدًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا قَطَعَهُ Ve bir adamın ʹırz ve nâmûsunu hetk ve hark eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَرَدَ فُلاَنًا إِذَا مَزَّقَ عِرْضَهُ Ve

مَرْدٌ [merd] ve

مُرُودٌ [murûd] Bir nesneye ʹale’d-devâm idmân eylemek ve hûy ve tabîʹat edip ona mümâreset kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَرَدَ عَلَى الشَّيْءِ مَرْدًا وَمُرُودًا إِذَا مَرَنَ وَاسْتَمَرَّ Ve çocuk anasının memesini emip sütünü azaltmakla yumuşatmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَرَدَ الصَّبِيُّ ثَدْيَ أُمِّهِ إِذَا مَرَسَهُ Ve ekmeği yumuşatmak için suya ıslatmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَرَدَ الْخُبْزَ إِذَا مَاثَهُ حَتَّى يَلِينَ Ve

مَرْدٌ [merd] Misvâk ağacının tâze yemişine denir, ʹalâ-kavlin puhtesine denir. Ve

مَرْدٌ [merd] Davarı pek sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَرَدَ الدَّابَّةَ مَرْدًا إِذَا سَاقَهَا شَدِيدًا Ve kayıkçı ve gemici مُرْدِيٌّ [murdiyy] yaʹnî gönder dedikleri sırık ile gemiyi ve kayığı sığdan yâ kenârdan öte kakmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَرَدَ الْمَلاَّحُ السَّفِينَةَ إِذَا دَفَعَهَا بِالْمُرْدِيِّ

اَلرَّدُّ [er-redd] (râ’nın fethi ve dâl’ın teşdîdiyle) ve

اَلْمَرَدُّ [el-meredd] (mîm’in ve râ’nın fethiyle) ve

اَلْمَرْدُودُ [el-merdûd] مَعْقُولٌ [maʹḵûl] ve مَحْلُوفٌ [maḩlûf] gibi masdar olarak ve

اَلرِّدِّيدَى [er-riddîdâ] (خِطِّيبَى [ḣiṯṯîbâ] ve خِلِّيفَى [ḣillifâ] vezninde) Geri döndürmek maʹnâsınadır; yukâlu: رَدَّهُ رَدًّا وَمَرَدًّا وَمَرْدُودًا وَرِدِّيدَى مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا صَرَفَهُ يَعْنِي عَنْ وَجْهِهِ

اَلْمُرِدُّ [el-muridd] (ism-i fâʹil bünyesiyle) Şehvet-perest adama denir; yukâlu: رَجُلٌ مُرِدٌّ أَيْ شَبِقٌ Ve dalgası çok denize denir; yukâlu: بَحْرٌ مُرِدٌّ أَيْ مَوَّاجٌ Ve dargın kimseye denir; yukâlu: رَجُلٌ مُرِدٌّ أَيْ غَضْبَانُ Ve ʹuzûbet yaʹnî ergenliği ʹalâ-kavlin gurbet ve seferi müddet-i medîde mütemâdî olmuş adama denir; yukâlu: رَجُلٌ مُرِدٌّ أَيِ الطَّوِيلُ الْعُزُوبَةِ أَوِ الْغُرْبَةِ Ve yaş yerde oturmaktan müte΄essir olmakla ferci ve memesi şişip kabarmış olan nâkaya denir; yukâlu: نَاقَةٌ مُرِدٌّ إِذَا كَانَتْ قَدِ انْتَفَخَ ضَرْعُهَا وَحَيَاؤُهَا لِبُرُوكِهَا عَلَى نَدًى Ve büyük memeli koyuna denir; yukâlu: شَاةٌ مُرِدٌّ أَيْ أَضْرَعُ Ve suyu pek çok içmekle şişip ağırlanmış olan erkek deveye denir; yukâlu: جَمَلٌ مُرِدٌّ إِذَا أَكْثَرَ مِنْ شُرْبِ الْمَاءِ فَثَقُلَ Cemʹi مَرَادُّ [merâdd] gelir.

Vankulu Lugatı - المرد maddesi

اَلْمَرْدُ [el-merd] (mîm’in fethi ve râ’nın sükûnuyla) Misvâk ağacının yemişi ki tâze ola. Ve

مَرْدٌ [merd] Ekmeği suya ıslatmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: مَرَدَ الْخُبْزَ يَمْرُدُهُ مَرْدًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ أَيْ مَاثَهُ حَتَّى يَلِينَ Ve مَوْثٌ [mevšamp;] šamp;â-i müsellese ile bir nesneyi suya bırakmaktır. Ve

مَرْدٌ [merd] Oğlan anasının memesin emip yumuşatmağa dahi derler; yukâlu: مَرَدَ الصَّبِيُّ ثَدْيَ أُمِّهِ مَرْدًا

اَلرَّدُّ [er-redd] (râ’nın fethiyle) ve

اَلْمَرَدُّ [el-meredd] (fethateynle) Döndürmek, sarf maʹnâsına; yukâlu: رَدَّهُ عَنْ وَجْهِهِ يَرُدُّهُ رَدًّا وَمَرَدًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ أَيْ صَرَفَهُ Ve kâlallâhu taʹâlâ: ﴿فَلَا مَرَدَّ لَهُ﴾ (الرعد 11) Ve bir nesneyi kabûl etmemek ve tahti΄e etmeğe dahi رَدٌّ [redd] derler. Ve geri menziline göndermeğe ve cevâb vermeğe de derler; yukâlu: رَدَّهُ إِلَى مَنْزِلِهِ وَرَدَّ إِلَيْهِ جَوَابًا أَيْ رَجَعَ Ve

رَدٌّ [redd] Yaramaz maʹnâsına da gelir, رَدِيٌّ [rediyy] gibi; yukâlu: شَيْءٌ رَدٌّ أَيْ رَدِيٌّ Ve yukâlu: فِي لِسَانِهِ رَدٌّ أَيْ حُبْسَةٌ وَفِي وَجْهِهِ رَدَّةٌ أَيْ قُبْحٌ مَعَ شَيْءٍ مِنَ الْجَمَالِ

اَلْمُرِدُّ [el-muridd] (mîm’in zammı ve râ’nın kesriyle) Memesi büyük olan koyun; yukâlu: أَرَدَّتِ الشَّاةُ وَغَيْرُهَا فَهِيَ مُرِدٌّ إِذَا أَضْرَعَتْ Ve

مُرِدٌّ [muridd] Yüzü dürük olan kimseye de derler; yukâlu: جَاءَ فُلَانٌ مُرِدَّ الْوَجْهِ غَضْبَانَ Ve

مُرِدٌّ [muridd] Cimâʹa harîs olan kimse, شَبِقٌ [şebiḵ] maʹnâsına. Ve

مُرِدٌّ [muridd] Şol denize derler ki mevci çok ola.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı