el-munaṯṯaḵ ~ اَلْمُنَطَّقُ

Kamus-ı Muhit - المنطق maddesi

اَلْمُنَطَّقُ [el-munaṯṯaḵ] (مُعَظَّمٌ [muʹażżam] vezninde) Beline kemer kuşatılmış kimseye denir; ve minhu: جَبَلٌ أَشَمُّ مُنَطَّقٌ Yaʹnî “Şol mertebe yüksek dağdır ki sehâb onun kemer-gâhında kemer gibi kalır.”

اَلنُّطْقُ [en-nuṯḵ] (nûn’un zammıyla) ve

اَلْمَنْطِقُ [el-menṯiḵ] (مَجْلِسٌ [meclis] vezninde) ve

اَلنُّطُوقُ [en-nuṯûḵ] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Maʹânî fehm olunur hurûf ve asvâtla söz söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَطَقَ الرَّجُلُ نُطْقًا وَمَنْطِقًا وَنُطُوقًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا تَكَلَّمَ بِصَوْتٍ وَحُرُوفٍ تُعْرَفُ بِهَا الْمَعَانِي Şârih der ki bu taʹrîf muktezâsınca نُطْقٌ [nuṯḵ] insân kelimâtına mahsûstur, sâ΄irlere isnâdı mecâzdır.

اَلْمِنْطَقُ [el-minṯaḵ] (مِنْبَرٌ [minber] vezninde) ve

اَلنِّطَاقُ [en-niṯâḵ] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Nisvân-ı ʹArab lisânlarından bir libâstır, hakîkati izâr gibi bir şukkadır, vasatını bellerine bağlayıp yukarısını aşağının üzerinden dizlerine doğru salıverirler ve aşağısı yerde sürünür, onun uçkurluğu ve ağı ve paçaları olmaz, hâliyen fistan taʹbîr ettikleri gibi bir sevbdir; yukâlu: جَاءَتْ وَبِهَا مِنْطَقٌ وَنِطَاقٌ وَهِيَ شُقَّةٌ تَلْبَسُهَا الْمَرْأَةُ وَتَشُدُّ وَسَطَهَا فَتُرْسِلُ الْأَعْلَى عَلَى الْأَسْفَلِ إِلَى الْأَرْضِ وَالْأَسْفَلُ يَنْجَرُّ فِي الْأَرْضِ لَيْسَ لَهَا حُجْزَةٌ وَلَا نَيْفَقٌ وَلَا سَاقَانِ Şârih der ki ibtidâ onu vâlide-i İsmâʹîl ʹaleyhi’s-selâm ittihâz eyledi. Ve sevb-i mezkûr nisvânın iş esvâblarındandır.

Vankulu Lugatı - المنطق maddesi

اَلْمُنَطَّقُ [el-munaṯṯaḵ] (mîm’in zammı ve ṯâ’nın fethi ve teşdîdiyle) Kemer kuşanan kimse; minhukavluhum: “جَبَلٌ أَشَمُّ مُنَطَّقٌ” Yaʹnî “Dağın irtifâʹı şol haddedir ki bulut aʹlâsına çıkmayıp vasatında kemer gibi kalır.”

اَلْمَنْطِقُ [el-menṯiḵ] (mîm’in fethi ve ṯâ’nın kesriyle) Söz, kelâm maʹnâsına.

اَلْمِنْطَقُ [el-minṯaḵ] (mîm’in kesri ve ṯâ’nın fethiyle) Her nesnedir ki onu bele bağlarlar.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı