en-necf ~ اَلنَّجْفُ

Kamus-ı Muhit - النجف maddesi

اَلنَّجْفُ [en-necf] (رَجْفٌ [recf] vezninde) نَجِيفٌ [necîf] dedikleri oku yonmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَفَ النَّجِيفَ نَجْفًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا بَرَاهُ Ve memenin sütünü hep sağmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَفَ الشَّاةَ إِذَا حَلَبَهَا جَيِّدًا حَتَّى أَنْفَضَ الضَّرْعَ Ve ağacı kökünden kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَفَ الشَّجَرَةَ مِنْ أَصْلِهَا إِذَا قَطَعَهَا

اَلنُّجُفُ [en-nucuf] (كُتُبٌ [kutub] vezninde) Eski kırbalara denir. Ve نَجِيفٌ [necîf] lafzından cemʹ olur.

اَلنَّجَفُ [en-necef] (nûn’un ve cîm’in fethiyle) ve

اَلنَّجَفَةُ [en-necefet] (hâ’yla) Toprağı sert ve sarp olmayarak uzun uzadı yüksek, su basmaz yere denir ki derelerin batnında vâkiʹ olur ve gâh olur ki vasat-ı arzda dahi olur; cemʹi نِجَافٌ [nicâf] gelir nûn’un kesriyle. Ve ʹinde’l-baʹz نَجَفٌ [necef] şol arza denir ki değirmi olup etrâfında olan arâzîye havâle ve müşrif ola, etrâfına nisbet tepe tarzında ola. Ve

نَجَفٌ [necef] Höyüğe denir, تَلٌّ [tell] maʹnâsına. Ve buğdaycık otunun kabuklarına denir. Ve

نَجَفَةُ [Necefet] (hâ’yla) Baṡra ile Baḩreyn beyninde bir mevziʹ adıdır. Ve su bendine denir ki yüksek kemer gibi olur, مُسَنَّاةٌ [musennât] maʹnâsına. Ve zâhir-i Kûfe’de mahsûs bir su bendinin ismidir ki mekâbir ve menâzilini su basmağa sedd ve mâniʹdir. Ve

نَجَفَةُ الْكَثِيبِ [necefetu’l-kešamp;îb] Kum tepelerde rüzgâr vurup almakla oyulmuş yar şeklinde olan obruk yere denir; yukâlu: قَعَدَ تَحْتَ نَجَفَةِ الْكَثِيبِ وَهُوَ مَوْضِعٌ تُصَفِّقُهُ الرِّيَاحُ فَتَنْجُفُهُ فَيَصِيرُ كَأَنَّهُ جُرُفٌ مُنْخَرِفٌ

Vankulu Lugatı - النجف maddesi

اَلنُّجُفُ [en-nucuf] (zammeteynle) Cemʹi, zikr olunan oklar maʹnâsına; ve minhu yukâlu: نَجَفْتُ السَّهْمَ

اَلنَّجَفُ [en-necef] (fethateynle) Şol yerdir ki ona su çıkmaz ola ve müstatîl ve münkâd ola, yaʹnî uzun ola ve sarp olmaya.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı