en-necel ~ اَلنَّجَلُ

Kamus-ı Muhit - النجل maddesi

اَلنَّجَلُ [en-necel] (fethateynle) Bir adamın gözünün dâ΄iresi büyük olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَجِلَ الرَّجُلُ نَجَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا وَسِعَتْ عَيْنُهُ Ve

نَجَلٌ [necel] Kerpiç düzecek çamura katmak için teskere ile gübre taşıyan kimselere denir; müfredi نَاجِلٌ [nâcil]dir; yukâlu: هُمْ نَجَلٌ أَيْ نَقَّالُو الْجَعْوِ لِطِينِ اللَّبِنِ

اَلنَّجْلُ [en-necl] (nûn’un fethi ve cîm’in sükûnuyla) Velede denir; yukâlu: هُوَ نَجْلُهُ أَيْ وَلَدُهُ Ve pedere denmekle zıdd olur. Şârihin beyânına göre نَجْلٌ [necl] fi’l-asl masdardır, ke-mâ se-yuzkeru. Velede ıtlâkı مَنْجُولٌ [mencûl] ve vâlide ıtlâkı نَاجِلٌ [nâcil] maʹnâsınadır; yukâlu: نَجْلُهُ أَبٌ كَرِيمٌ أَيْ وَالِدُهُ Ve masdar olur, atmak maʹnâsına; yukâlu: نَجَلَ الشَّيْءَ نَجْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا رَمَاهُ Ve ʹamel ve fiʹl maʹnâsınadır; yukâlu: نَجْلُهُ جَيِّدٌ أَيْ عَمَلُهُ Ve nâstan cemʹ-i kesîr maʹnâsınadır. Ve şiddetle yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَلَ الرَّجُلُ إِذَا سَارَ شَدِيدًا Ve açık yola denir, şâh-râh maʹnâsına; yukâlu: أَخَذُوا النَّجْلَ أَيِ الْمَحَجَّةَ Ve çocuk meşk eylediği levhasının yazısını silip mahv eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَلَ الصَّبِيُّ لَوْحَهُ إِذَا مَحَاهُ Ve dürtmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَلَهُ بِالرُّمْحِ إِذَا طَعَنَهُ بِهِ Ve yarmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَلَهُ إِذَا شَقَّهُ Ve

نَجْلٌ [necl] Yerden ve dereden sızıp çıkan sızıntıya denir; yukâlu: يَرْشَحُ النَّجْلُ مِنَ الْأَرْضِ أَيِ النَّزُّ Ve akan suya denir; yukâlu: بِهِ نَجْلٌ أَيْ مَاءٌ سَائِلٌ Ve

نَجْلٌ [necl] Veled hâsıl kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَلَهُ أَبُوهُ نَجْلًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا وَلَدَهُ Ve zebh olunmuş hayvânın derisini yüzerken ibtidâ bacaklarının ense sinirlerinden yarıp yüzmek maʹnâsınadır ki hâlen kassâblar öylece ederler; yukâlu: نَجَلَ الْإِهَابَ إِذَا شَقَّهُ عَنْ عُرْقُوبَيْهِ ثُمَّ سَلَخَهُ Ve bir adama ayağın ucuyla vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَلَ فُلَانًا إِذَا ضَرَبَهُ بِمُقَدَّمِ رِجْلِهِ Ve yer nebâtla yemyeşil olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَلَتِ الْأَرْضُ إِذَا اخْضَرَّتْ Ve nâs ile şerr ve âşûb koparmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَلَ النَّاسَ إِذَا شَارَّهُمْ Ve bir nesneyi ʹayân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَجَلَ الشَّيْءَ إِذَا أَظْهَرَهُ

Vankulu Lugatı - النجل maddesi

اَلنَّجْلُ [en-necl] (nûn’un fethi ve cîm’in sükûnuyla) Nesl maʹnâsınadır. Ve

نَجْلٌ [necl] Veled hâsıl kılmağa dahi derler; yukâlu: نَجَلَهُ أَبُوهُ أَيْ وَلَدَهُ Ve

نَجْلٌ [necl] Bir nesneyi atmağa dahi derler; yukâlu: اَلنَّاقَةُ تَنْجُلُ الْحَصَى بِمَنَاسِمِهَا نَجْلًا إِذَا رَمَى بِهِ Ve مَنَاسِمُ [menâsim] deve ayaklarıdır. Ve

نَجْلٌ [necl] Gönderle dürtüp cirâhati tevsîʹ etmeğe dahi derler; yukâlu: نَجَلَهُ إِذَا طَعَنَهُ فَأَوْسَعَ شَقَّهُ Ve

نَجْلٌ [necl] Koyunun derisini çıkarırken ibtidâ bacakların yarmağa dahi derler, nitekim fî zamâninâ muʹtâd olan budur; tekûlu: نَجَلْتُ الْإِهَابَ إِذَا شَقَقْتَهُ عَنْ عُرْقُوبَيْهِ ثُمَّ سَلَخْتَهُ Ve

نَجْلٌ [necl] Yer sulak olmağa dahi derler; yukâlu: نَجَلَتِ الْأَرْضُ إِذَا أَنْزَتْ Ve

نَجْلٌ [necl] Ayağın mukaddemiyle bir kimseyi vurup yuvalamağa dahi derler; tekûlu: نَجَلْتُ الرَّجُلَ نَجْلَةً إِذَا ضَرَبْتَهُ بِمُقَدَّمِ رِجْلِكَ فَتَدَحْرَجَ yukâlu: مَنْ نَجَلَ النَّاسَ نَجَلُوهُ أَيْ مَنْ شَارَّهُمْ شَارُّوهُ Ve مُشَارَّةٌ [muşârret] husûmete derler. Ve

نَجْلٌ [necl] Bir nesneyi çıkarmağa dahi derler; tekûlu: نَجَلْتُ الشَّيْءَ إِذَا اسْتَخْرَجْتَهُ Ve

نَجْلٌ [necl] Yerden çıkan suya da derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı