اَلْوَقُوعُ [el-veḵûʹ] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) ve
اَلْوُقَّعُ [el-vuḵḵaʹ] (سُكَّرٌ [sukker] vezninde) Ağaca yâhûd yere konan kuşlara denir.
اَلْوُقُوعُ [el-vuḵûʹ] (ḵâf’la رُجُوعٌ [rucûʹ] vezninde) Yukarıdan aşağı düşmek maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَعَ الشَّيْءُ وُقُوعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا سَقَطَ Ve وُقُوعُ الْقَوْلِ [vuḵûʹu’l-ḵavl] ki âyât-ı Ḵur΄âniyye’de vâkiʹdir, mutazammın olduğu mâddenin husûlünden ʹibârettir; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ﴾ أَيْ وَجَبَ Ve sübût maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: وَقَعَ الْحَقُّ أَيْ ثَبَتَ Ve deve çökmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: وَقَعَتِ الْإِبِلُ إِذَا بَرَكَتْ Ve davar yatmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: وَقَعَتِ الدَّوَابُّ إِذَا رَبَضَتْ Ve yere ibtidâ yağmur yağmak maʹnâsına müstaʹmeldir ki yere yağmur düştü taʹbîr olunur; tekûlu’l-ʹArab: وَقَعَ رَبِيعٌ بِالْأَرْضِ إِذَا حَصَلَ وَلاَ يُقَالُ سَقَطَ Ve kuş konmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: وَقَعَ الطَّيْرُ عَلَى شَجَرٍ أَوْ أَرْضٍ إِذَا نَزَلَ Ve وُقُوعٌ فِي الْيَدِ [vuḵûʹ fi’l-yed] nâdim ve peşîmân olmaktan kinâyedir, سُقُوطٌ فِي الْيَدِ gibi; yukâlu: وُقِعَ فِي يَدِهِ عَلَى الْمَجْهُولِ بِمَعْنَى سُقِطَ فِي يَدِهِ
اَلْوُقُوعُ [el-vuḵûʹ] (zammeteynle) Düşmek maʹnâsına; yukâlu: وَقَعَ الشَّيْءُve yukâlu: وَقَعَ الرَّبِيعُ بِالْأَرْضِ وَلَا يُقَالُ سَقَطَ Ve رَبِيعٌ [rebîʹ] yaz gününde yağan yağmura derler. Ve
وُقُوعٌ [vuḵûʹ] Kuş konmağa dahi derler; yukâlu: وَقَعَ الطَّائِرُ وُقُوعًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı