اَلْخَدْبُ [el-ḣadb] (ḣâ’nın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Kılıç ile çalmak; ʹalâ-kavlin kemiğe varmaksızın eti kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَدَبَهُ بِالسَّيْفِ خَدْبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ اِذَا ضَرَبَهُ أَوْ قَطَعَ اللَّحْمَ دُونَ الْعَظْمِ ʹAlâ-re΄yin bu, kılıçla başa vurmağa mahsûstur. Ve ısırmak, عَضٌّ [ʹaḋḋ] maʹnâsınadır; yukâlu: خَدَبَهُ اِذَا عَضَّهُ Ve yalan söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَدَبَ الرَّجُلُ اِذَا كَذَبَ Ve
خَدْبٌ [ḣadb] Çok süt sağmak maʹnâsınadır, halb-i kesîr maʹnâsına; baʹzı nüshada lâm’ın fethiyle mazbût olmakla ism olmak dahi muhtemeldir; yukâlu: خَدَبَ الرَّجُلُ اِذَا حَلَبَ كَثِيرًا
اَلْخَدَبُ [el-ḣadeb] (fethateynle) Dil uzun olmak. Ve yalan söylemek. Ve bahâdırlık eylemek; yukâlu: فِي لِسَانِهِ خَدَبٌ أَيْ طُولٌ وَقَدْ خَدَبَ أَيْ كَذَبَ Ve
خَدَبٌ [ḣadeb] Horyâdlığa da derler; yukâlu: كَانَ بِنَعَامَةَ خَدَبٌ وَهُوَ اسْمُ رَجُلٍ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı