şurr ~ شرٌّ

Kamus-ı Muhit - شر maddesi

اَلشُّرُّ [eş-şurr] (şîn’in zammıyla) Mekrûh ve nâ-hoş nesneye denir ve minhu tekûlu: مَا قُلْتُ ذَاكَ لِشُرِّكَ أَيْ لِشَيْءٍ تَكْرَهُهُ Ve

شرٌّ [şurr] Masdar olur, ʹayblamak maʹnâsına; yukâlu: شَرَّهُ شُرًّا إِذَا عَابَهُ

اَلشَّرُّ [eş-şerr] (şîn’in fethi ve zammı ve râ’nın şeddesiyle) خَيْرٌ [ḣayr] mukâbilidir ki خَيْرٌ [ḣayr] mâddesinde bast olundu. Cemʹi شُرُورٌ [şurûr]dur; yukâlu: هُوَ رَجُلٌ لاَ يُرْجَى مِنْهُ إِلاَّ الشَّرُّ أَيِ السُّوءُ وَالْفَسَادُ وَالظُّلْمُ Ve خَيْرٌ [ḣyar] ve شَرٌّ [şerr] kelimelerinin efʹal-i tafdîl oldukları dahi خَيْرٌ [ḣayr] mâddesinde beyân olundu. Ve

شَرٌّ [şerr] ve

شَرَارَةٌ [şerâret] (şîn’lerin fethiyle) Kötülük ve yaramazlık eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَّ الرَّجُلُ شَرًّا وَشَرَارَةً مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي ve tekûlu: شَرُرْتَ يَا فُلاَنُ مُثَلَّثَةُ الرَّاءِ يَعْنِي مِنَ الْبَابَيْنِ الْمَزْبُورَيْنِ وَالرَّابِعِ وَالْخَامِسِ Ve شَرٌّ [şerr] kelimesi efʹal-i tafdîl olur; yaʹnî vasf olup efʹal-i tafdîl ile mukadder olur; tekûlu: هُوَ شَرٌّ مِنْكَ وَأَشَرُّ قَلِيلَةٌ أَوْ رَدِيئَةٌ Ve Benî ʹÂmir lügatinde hemze ile efʹal-i tafdîl olarak istiʹmâl olunur; yekûlûne: هُوَ أَشَرُّ مِنْكَ وَأَخْيَرُ مِنْكَ Mü΄ennesinde شَرَّةٌ [şerret] ve شُرَّى [şurrâ] şîn’in zammı ve kasr ile. Ve minhu kavlu imre΄etin: أُعِيذُكَ بِاللهِ مِنْ نَفْسٍ حَيٍّ وَعَيْنٍ شُرَّى أَيْ خَبِيثَةٍ Ve

شَرٌّ [şerr] İblîs-i melʹûna ıtlâk olunur. Ve hummâ ʹârızasına ve fakr u fâkaya ıtlâk olunur. Ve

شَرٌّ [şerr] Kezâlik masdar olur, et ve keş ve esvâb makûlesini kurumak için güneşe sermek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَّ اللَّحْمَ وَالْأَقِطَ وَالثَّوْبَ وَنَحْوَهُ شَرًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا وَضَعَهُ عَلَى خَصَفَةٍ أَوْ غَيْرِهَا لِيَجِفَّ Yaʹnî sepet makûlesi nesne üzerine vazʹ edip güneşe serdi.

Vankulu Lugatı - شر maddesi

اَلشَّرَرُ [eş-şerer] (fethateynle) ve

اَلشَّرَارَةُ [eş-şerâret] (fethle) Bunların üçü dahi masdarlardır, bir maʹnâya; yukâlu: شَرِرْتُ شَرًّا وَشَرَرًا وَشَرَارَةً Ve

شَرٌّ [şerr] İsm-i tafdîl maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: فُلَانٌ شَرُّ النَّاسِ وَلَا يُقَالُ أَشَرُّ النَّاسِ إِلَّا فِي لُغَةٍ رَدِيئَةٍ كَقَوْلِ امْرَأَةٍ مِنَ الْعَرَبِ “أُعِيذُكَ بِاللهِ مِنْ نَفْسٍ حَرَّى وَعَيْنٍ شُرَّى” أَيْ خَبِيثَةٍ مِنَ الشَّرِّ أَخْرَجَتْهُ عَلَى فُعْلَى مِثْلُ أَصْغَرَ وَصُغْرَى Ve

شَرَرٌ [şerer] ve

شَرَارَةٌ [şerâret] Âteşten uçan kığılcıma da derler, شَرَارَةُ النَّارِ maʹnâsına. Ve

شَرٌّ [şerr] Döşemek maʹnâsına da gelir; yukâlu: شَرَرْتُ الثَّوْبَ أَيْ بَسَطْتُهُ فِي الشَّمْسِ Ve keşki kurutmak için döşemeğe de derler; yukâlu: شَرَرْتُ الْأَقِطَ أَشُرُّهُ شَرًّا إِذَا جَعَلْتَهُ عَلَى خَصَفَةٍ لِتَجِفَّ وَكَذَلِكَ شَرَرْتُ الْمِلْحَ أَشُرُّهُوَاللَّحْمَ وَنَحْوَهُ Ve خَصَفَةٌ [ḣaṡafet] ḣâ-i muʹceme ve ṡâd-ı mühmele ile bir nesnedir ki hurmâ yaprağından örerler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı