اَلشُّرْبَةُ [eş-şurbet] (جُرْعَةٌ [curʹat] vezninde) Çehre-i insânîde olan kırmızılığa denir, gûyâ ki beşeresine إِشْرَابٌ [işrâb] olunmuştur; yukâlu: فِي وَجْهِهِ شُرْبَةٌ أَيْ حُمْرَةٌ Ve
شُرْبَةٌ [Şurbet] bir mevziʹ adıdır, şîn’in fethiyle de mesmûʹdur. Ve شُرْبَةٌ [şurbet] bir içim suya denir ki kanacak mikdârıdır, حُسْوَةٌ [ḩusvet] gibi, niteki غُرْفَةٌ [ġurfet] bir avuç suya denir.
اَلشَّرَبَّةُ [eş-şerebbet] (fethateynle ve bâ’nın teşdîdiyle جَرَبَّةٌ [cerebbet] vezninde) Şol çayırlık ve otlak merg-zâra denir ki onda aslâ eşcâra dâ΄ir nesne olmaya. Ve işbu شَرَبَّةٌ [şerebbet] ve جَرَبَّةٌ [cerebbet]ten mâ-ʹadâ bu veznde bir kelime dahi mesmûʹ değildir. Ve
شَرَبَّةُ [Şerebbet] Bir mevziʹ adıdır. Ve
شَرَبَّةٌ [şerebbet] Tarîkat ve reviş ve meslek maʹnâsınadır; yukâlu: مَا زَالَ فُلاَنٌ عَلَى شَرَبَّةٍ وَاحِدَةٍ أَيْ عَلَى طَرِيقَةٍ وَاحِدَةٍ وَعَلَى نَهْجٍ وَاحِدٍ
اَلشَّرَبَةُ [eş-şerebet] (fetehâtla) Kesret-i şürb maʹnâsınadır; yukâlu: إِنَّهُ لَذُو شَرَبَةٍ أَيْ كَثْرَةِ شُرْبٍ Ve
شَرَبَةٌ [şerebet] Hurmâ ağacının çevresine hafr olunan yâhûd topraktan çevrilen küçük havuza denir ki suyu ağacı sîr-âb edecek kadar olur, bâgçelerde sâ΄ir agaçlar dibine dahi ederler. Ve tarlalara ve bâğ ve bostânlara cedvelden yâ nehrden su salıverecek gediğe denir, مَسْقَاةٌ [mesḵât] dahi derler. Baʹzı diyârda gever taʹbîr olunur, kâf-ı ʹAcemî ve vâv’ın fethiyle, niteki bâgçevânlar tarh ve tahtalara dahi ederler. Ve
شَرَبَةٌ [şerebet] Susuzluk, عَطَشٌ [ʹaṯaş] maʹnâsınadır. Ve şiddet-i harâret maʹnâsınadır; yukâlu: يَوْمٌ ذُو شَرَبَةٍ أَيْ شَدِيدُ الْحَرِّ
شَرَبَّةُ [Şerebbet] (fethateynle bâ’nın teşdîdiyle) Bir mevziʹin ismidir. Ve hâle dahi derler; yukâlu: مَا زَالَ فُلَانٌ عَلَى شَرَبَّةٍ وَاحِدَةٍ أَيْ عَلَى أَمْرٍ وَاحِدٍ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı