اَلصَّلِيلُ [eṡ-ṡalîl] (ṡâd’ın fethi ve lâm’ın kesri ve meddiyle) Âvâz vermek; yukâlu: صَلَّ الْمِسْمَارُ وَغَيْرُهُ يَصِلُّ صَلِيلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْضًا إِذَا صَوَّتَ Ve
صَلِيلٌ [ṡalîl] Davar susuzluktan içerisi âvâz vermeğe dahi derler; yukâlu: جَاءَتِ الْخَيْلُ تَصِلُّ عَطَشًا وَذَلِكَ إِذا سَمِعْتَ لِأَجْوَافِهَا صَلِيلًا أَيْ صَوْتًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı