اَلْعَكَرُ [el-ʹaker] (fethateynle) Beş yüzden ziyâde olan deve sürüsüne denir, ʹalâ-kavlin altmış yâhûd elliden yüze varınca develere denir; kâf’ın sükûnuyla da câ΄izdir. Ve
عَكَرٌ [ʹAker] Bir recül adıdır. Ve kılıcın pâsına denir. Ve her nesnenin tortusuna denir. Ve
عَكَرٌ [ʹaker] Masdar olur, bir nesne tortulu ve posalı olmak maʹnâsına; yukâlu: عَكِرَ الْمَاءُ وَالنَّبِيذُ عَكَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ عَكِرًا
اَلْعَكْرَةُ [el-ʹakret] (ʹayn’ın fethi ve kâf’ın sükûnuyla) Kezâlik binâ-i merredir bir kerre meyl etmek maʹnâsına. Ve fi’l-hadîsi: “قُلْنَا يَا رَسُولَ اللهِ نَحْنُ الْفَرَّارُونَ قَالَ بَلْ أَنْتُمُ الْعَكَّارُونَ وَإِنَّا فِئَةُ الْمُسْلِمِينَ” Ve
عَكْرٌ [ʹakr] Deve galebe edip râkibini alıp mekânına iletmeğe dahi derler; yukâlu: عَكَرَ بِهِ بَعِيرُهُ مِثْلُ عَجَرَ بِهِ إِذَا عَطَفَ بِهِ إِلَى أَهْلِهِ وَغَلَبَهُ
اَلْعَكَرُ [el-ʹaker] (fethateynle) Zeyt yağının ve gayrın dürdü, yaʹnî çöküntüsü. Ve
عَكَرٌ [ʹaker] Çöküntü cemʹ olmağa dahi derler; yukâlu: عَكِرَتِ الْمِسْرَجَةُ يَعْكَرُ عَكَرًا إِذَا اجْتَمَعَ فِيهَا الدُّرْدِيُّ Ve suyun ve şarâbın ve yağın عَكَرٌ [ʹaker]i âhiri ve koyusudur; yukâlu: عَكَرُ الشَّرَابِ Ve
عَكَرٌ [ʹaker] عَكَرَةٌ [ʹakeret] kelimesinin cemʹidir. Ve عَكَرَةٌ [ʹakeret] deve sürüsüne derler, nitekim gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı