اَلْقَبَصُ [el-ḵabaṡ] (fethateynle) Bir gûne vecaʹa denir ki aç karnına çok hurmâ yemekten ciğere ʹârız olur; yukâlu: أَصَابَهُ الْقَبَصُ وَهُوَ وَجَعُ الْكَبِدِ مِنْ أَكْلِ التَّمْرِ عَلَى الرِّيقِ Ve
قَبَصٌ [ḵabaṡ] İnsânın başı iri ve kaba olmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَبِصَ الرَّجُلُ قَبَصًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا ضَخُمَ هَامَتُهُ Ve cünbüş ve neşâta gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: قُبِصَ الرَّجُلُ عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ إِذَا خَفَّ وَنَشِطَ Ve nâkanın rahiminin ağzı kavuşup yumulmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَبِصَتْ رَحِمُ النَّاقَةِ قَبَصًا مِنَ الْبَابِ الْمَزْبُورِ إِذَا انْضَمَّتْ Ve ağaçlara yâhûd ekinlere çekirge uşmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَبَصَ الْجَرَادُ عَلَى الشَّجَرِ إِذَا تَقَبَّصَ
اَلْقَبِصُ [el-ḵabiṡ] (ḵâf’ın fethi ve bâ’nın kesriyle) Hiffet ve neşât ile muttasıf olan kimse; yukâlu: قَبِصَ الرَّجُلُ فَهُوَ قَبِصٌ Ve
قَبِصٌ [ḵabiṡ] Kezâlik هَامَّةٌ قَبْصَاءُ kavlinden masdar dahi olur. Ve هَامَّةٌ قَبْصَاءُ nın tefsîri işbu gelendir.
اَلْقَبَصُ [el-ḵabaṡ] (fethateynle) Şol vecaʹdır ki hurmâyı aç karnına yiyip üzerine su içmeden hâsıl olur; yukâlu: قَبِصَ الرَّجُلُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve
قَبَصٌ [ḵabaṡ] Kezâlik hiffete ve neşâta derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı