اَلْقِلْوُ [el-ḵilv] (ḵâf’ın kesri ve lâm’ın sükûnuyla) Şol hımârdır ki hafîf ve çâbük ola. Ve
قِلْوٌ [ḵilv] أُشْنَانٌ [uşnân]dan alınan suya dahi derler, قِلْيٌ [ḵily] maʹnâsına lügattir, ʹalâ-mâ se-yecî΄u.
اَلْقَلْوُ [el-ḵalv] (ḵâf’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Kezâlik erkek dişiyi sürmek; yukâlu: قَلَا الْعِيرُ أُتُنَهُ يَقْلُوهَا قَلْوًا إِذَا طَرَدَهَا وَسَاقَهَا Ve عِيرٌ [ʹîr] kesr-i ʹayn-ı mühmele ile merkeb ve اُتُنٌ [utun] zammeteynle أَتَانٌ [etân]ın cemʹi, dişi merkeb maʹnâsına. Ve
قَلْوٌ [ḵalv] Nâka sâhibini ileri alıp gitmeğe dahi derler; yukâlu: قَلَتِ النَّاقَةُ بِرَاكِبِهَا قَلْوًا إِذَا تَقَدَّمَتْ بِهِ Ve
قَلْيٌ [ḵaly] Oğlancıklar çelik oynamağa dahi derler; tekûlu: قَلِيتُ أَقْلِي قَلْيًا Ve
قَلْوٌ [ḵalv] (ḵâf’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Kezâlik çelik oynamak, قَلْيٌ [ḵaly] manâsına lügattir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı