اَلْإِدْرَارُ [el-idrâr] (hemzenin kesriyle) Okçu yaptığı oku müşterîye ʹarz için baş parmağının üzerinde devr ettirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَرَّ السَّهْمَ إِدْرَارًا إِذَا أَدَارَهُ عَلَى الظُّفُرِ Ve yünü دَرَارَةٌ [derâret]-i mezkûrede eğirip muhkem bükmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَرَّتِ الْمَرْأَةُ الدَّرَارَةَ أَيِ الْمِغْزَلَ إِذَا فَتَلَتْهُ شَدِيدًا حَتَّى كَأَنَّهُ وَاقِفٌ مِنْ شِدَّةِ دَوَرَانِهِ Ve sütlü davar sütünü gereği gibi revân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَرَّتِ النَّاقَةُ إِذَا دَرَّ لَبَنَهَا Ve bir nesneyi tahrîk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَرَّ الشَّيْءَ إِذَا حَرَّكَهُ Ve rîh sehâbdan süt sağar gibi yağmur akıtmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: أَدَرَّتِ الرِّيحُ السَّحَابَ إِذَا حَلَبَتْهُ
اَلْإِدْرَارُ [el-idrâr] (hemzenin kesriyle) Nâka süt vermek; yukâlu: أَدَرَّتِ النَّاقَةُ فَهِيَ مُدِرٌّ Ve
إِدْرَارٌ [idrâr] Rüzgâr bulutu yağdırmağa dahi derler; ve minhu kavluhum: بَيْنَ عَيْنَيْهِ عِرْقٌ يُدِرُّهُ الْغَضَبُ Ve bir rivâyette يُحَرِّكُهُ الْغَضَبُ vâkiʹ olmuştur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı