اَلْخُوَانُ [el-ḣuvân] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) ve
اَلْخِوَانُ [el-ḣivân] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Siniye ve tepsiye ve sofraya denir ki üzerine taʹâm vazʹ ve ekl olunur, إِخْوَانٌ [iḣvân] dahi lügattir, hemze-i meksûre ile; ve minhu’l-hadîsu ey hadîsu’d-dâbbeti: “حَتَّى إِنَّ أَهْلَ الْإِخْوَانِ لَيَجْتَمِعُونَ فَيَقُولُ هَذَا يَا مُؤْمِنُ وَهَذا يَا كَافِرُ” Ve خِوَانٌ [ḣivân] kelimesinin cemʹi أَخْوِنَةٌ [aḣvinet] ve خُونٌ [ḣûn] gelir ḣâ’nın zammıyla. Şârihin beyânına göre Fârisîden muʹarrebdir.
اَلْخَائِنُ [el-ḣâ΄in] ve
اَلْخَائِنَةُ [el-ḣâ΄inet] (bunda tâ΄ mübâlaga içindir) ve
اَلْخَؤُونُ [el-ḣa΄ûn] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) ve
اَلْخَوَّانُ [el-ḣavvân] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) خِيَانَةٌ [ḣiyânet]ten ism-i fâʹillerdir. خَائِنٌ [ḣâ΄in] lafzının cemʹi خَانَةٌ [ḣânet] gelir ve خَوَنَةٌ [ḣavenet] gelir fetehâtla ve خُوَّانٌ [ḣuvvân] gelir, رُمَّانٌ [rummân] vezninde.
اَلْخِوَانُ [el-ḣivân] (ḣâ’nın kesriyle) Şol nesnedir ki onun üzerinde taʹâm yerler, muʹarrebdir.
اَلْخَوَّانُ [el-ḣavvân] (ḣâ’nın fethi ve vâv’ın teşdîdiyle) Arslan, esed maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı