اَلسَّوْرُ [es-sevr] (جَوْرٌ [cevr] vezninde) ve
اَلسُّوُورُ [es-suvûr] (ظُهُورٌ [żuhûr] vezninde) Şarâb makûlesi nesne başa sıçrayıp buhârı başın içinde sersem gibi dönmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَارَ الشَّرَابُ فِي رَأْسِهِ يَسُورُ سَوْرًا وَسُوُورًا إِذَا دَارَ وَارْتَفَعَ فِيهِ Ve bir kimse bir adamın yüzüne kedi gibi sıçrayıp atılmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَارَ الرَّجُلُ إِلَيْكَ إِذَا وَثَبَ وَثَارَ Ve
سَوْرٌ [sevr] Duvara tırmanıp çıkmak maʹnâsınadır; tekûlu: سُرْتُ الْحَائِطَ إِذَا تَسَلَّقْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı