اَلشُّرُودُ [eş-şurûd] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve
اَلشُّرَادُ [eş-şurâd] (şîn’in zammıyla) ve
اَلشِّرَادُ [eş-şirâd] (şîn’in kesriyle) Davar ürküp kaçmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَدَ الْبَعِيرُ شُرُودًا وَشُرَادًا وَشِرَادًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا نَفَرَ
اَلشَّارِدُ [eş-şârid] ve
اَلشَّرُودُ [eş-şerûd] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) شُرُودٌ [şurûd]dan sıfattır. شَارِدٌ [şârid]in cemʹi شَرَدٌ [şered] gelir fethateynle, خَدَمٌ [ḣadem] ve خَادِمٌ [ḣâdim] gibi. Ve شَرُودٌ [şurûd]un cemʹi شُرُدٌ [şurud] gelir zammeteynle, زَبُورٌ [zebûr] ve زُبُرٌ [zubur] gibi. Ve
شُرُودٌ [şurûd] Beyne’ş-şuʹarâ΄ pek matbûʹ ve nekre ve nâdire olduğundan darb-ı mesel gibi diyâr-be-diyâr münteşir olan eşʹâra ıtlâk olunur; yukâlu: “قَافِيَةٌ شَرُودٌ” أَيْ سَائِرَةٌ فِي الْبِلاَدِ Burada kâfiyeden murâd şiʹrdir, külliyyet ve cüz΄iyyet ʹalâkasına mebnîdir.
اَلشُّرُودُ [eş-şurûd] (zammeteynle) Kaçmak; yukâlu: شَرَدَ الْبَعِيرُ يَشْرُدُ شُرُودًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا نَفَرَ Ve
شُرُودٌ [şurûd] شَرُودٌ [şerûd]un feth-i şîn’le cemʹi dahi gelir, kaçanlar maʹnâsına, زَبُورٌ [zebûr] ile زُبُرٌ [zubur] gibi.
اَلشَّارِدُ [eş-şârid] (râ’nın kesriyle) ve
اَلشَّرُودُ [eş-şerûd] (şîn’in fethi ve râ’nın zammıyla) Kaçan deve. Ve
شَرُودٌ [şerûd] Şol kâfiyedir ki şiʹrde etrâf-ı vilâyette söylenir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı