اَلصَّوْنُ [eṡ-ṡavn] (عَوْنٌ [ʹavn] vezninde) ve
اَلصِّيَانُ [eṡ-ṡiyân] ve
اَلصِّيَانَةُ [eṡ-ṡiyânet] (كِتَابٌ [kitâb] ve كِتَابَةٌ [kitâbet] veznlerinde) Hıfz ve nigâh eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: صَانَهُ يَصُونُهُ صَوْنًا وَصِيَانًا وَصِيَانَةً إِذَا حَفِظَهُ Ve atın ayağı taşırkamaktan yâhûd naʹlsız olduğundan tırnağı âzürde olmakla tırnağının ucuyla basmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَانَ الْفَرَسُ إِذَا قَامَ عَلَى طَرَفِ حَافِرِهِ مِنْ وَجًى أَوْ حَفًى
اَلصَّوْنُ [eṡ-ṡavn] (ṡâd’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Bir nesneyi sakınmak.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı