اَلضَّنَانَةُ [eḋ-ḋanânet] (سَلَامَةٌ [selâmet] vezninde) ve
اَلضِّنُّ [eḋ-ḋinn] (ḋâd’ın kesriyle) Buhl eylemek maʹnâsınadır ki bundan lisânımızda esirgemek ile taʹbîr olunur, meselâ ehl-i ʹilmin bir adama kitâb vermemesi gibi ve bir nefîs nesneyi sâ΄irden dirîg edip vermeğe kıyamayıp kendi alıkomak gibi; yukâlu: ضَنَّ بِالشَّيْءِ ضَنَانَةً وَضِنًّا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالثَّانِي إِذَا بَخِلَ بِهِ Ve
ضِنٌّ [ḋinn] (ḋâd’ın kesriyle) Bir adama hâss olan nesneye denir gûyâ ki onu gayra fedâ eylemeğe buhl eder, مَضْنُونٌ [maḋnûn] maʹnâsınadır; tekûlu: هُوَ ضِنِّي أَيْ خَاصٌّ بِي
اَلضَّنَانَةُ [eḋ-ḋanânet] (ḋâd’ın fethi ve nûn’un tahfîfiyle) Bi-maʹnâhu; tekûlu: ضَنِنْتُ الشَّيْءَ أَضَنُّ بِهِ ضِنًّا وَضَنَانَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا بَخِلْتَ بِهِ Ve Ferrâ eyitti: ضَنَنْتُ أَضِنُّ dahi lügattir, bâb-ı sânîden.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı