eṯ-ṯabb ~ اَلطَّبُّ

Kamus-ı Muhit - الطب maddesi

اَلطِّبُّ [eṯ-ṯıbb] (ṯâ’nın harekât-ı selâsı ve bâ’nın teşdîdiyle) Hekîmlik eylemek maʹnâsınadır ki hasbe’l-iktizâ cism ve nefs-i hayvânîye ʹilâc ve tîmâr eylemekten ʹibârettir, pes gerek cismânî ve gerek rûhânî olsun ki edʹiye ve rukye gibi. Miṡbâḩ’ta ṯâ’nın kesriyle ism olmak üzere mersûmdur ki tabîblik maʹnâsınadır; yukâlu: طَبَّ الرَّجُلُ طِبًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا عَالَجَ الْجِسْمَ وَالنَّفْسَ Bâb-ı evvel kıyâs üzeredir, zîrâ muzâʹaf müteʹaddî bâb-ı evvelde kıyâstır, ve fi’l-meseli: “إِنْ كُنْتَ ذَا طِبٍّ فَطِبَّ لِعَيْنَيْكَ” İkisinde de ṯâ’nın harekât-ı selâsıyladır ve sânî emr-i hâzırdır, yaʹnî “Sen ehl-i tıbb isen ibtidâ gözlerine tîmâr kıl.” Madrib-i mesel maʹlumdur. Ve ʹArablar karîbü’l-husûl olan bir nesneden su΄âl olundukta: “قَرُبَ طِبٌّ وَقَرُبَ طِبًّا” derler. Fıkra-i ûlâda طِبٌّ [ṯıbb] fâʹil ve sâniyede temyîzdir. Menşe-i mesel budur ki bir kimse bir hatun tezevvüc edip leyle-i zifâfta mübâşeret için paçaları aralığına çöktükte hatuna henüz bikr misin yoksa seyyib misin diye su΄âl eylemekle hatun, “قَدْ قَرُبَ طِبٌّ” عَلَى رِوَايَةٍ طِبًّا diye cevâb eyledi. Giderek elsinede mesel-i sâ΄ir oldu. Fıkra-i sâniye نِعْمَ رَجُلاً kabîlindendir. Zemaḣşerî burada طِبٌّ [ṯibb] lafını ʹilm ve şuʹûr ile tefsîr eylemiştir. Ve

طبٌّ [ṯıbb] Rıfk u sühûlet ve mülâyemet maʹnâsınadır; yukâlu: طَبَّهُ إِذَا رَفَقَهُ Ve câdûluk ve sihr maʹnâsınadır; مَطْبُوبٌ [maṯbûb] مَسْحُورٌ [mesḩûr] demektir ve yukâlu: أَصَابَهُ طِبٌّ أَيْ سِحْرٌ Şârih der ki sihre طِبٌّ [ṯıbb] ıtlâk olunmak ifâkate tefe΄΄üle mebnîdir, niteki لَدِيغٌ [ledîġ], سَلِيمٌ [selîm] ve mehleke olan beyâbân مَفَازَةٌ [mefâzet] ile tesmiye olunmuştur. Ve

طِبٌّ [ṯıbb] ṯâ’nın kesriyle) Şehvet ve irâde ve şân ve hâl ve ʹâdet maʹnâlarınadır. Ve

طَبٌّ [ṯabb] (ṯâ’nın fethiyle) Sıfat olur, mutlakan ʹamel ü kârında üstâz u hâzık u mâhir olan kişiye denir, طَبِيبٌ [tabîb] gibi, ke-mâ se-yuzkeru. Ve şol idrâk ve izʹânlı deveye ıtlâk olunur ki ayağını gözeterek nakl edip ʹale’l-ʹamyâ΄ basmaz ola. Ve şol buğura denir ki ضِرَابٌ [ḋirâb] husûsunda hazâkati olup çalık olmaya. Ve

طَبٌّ [ṯabb] Masdar olur, kırbanın derzlerini su tereşşüh eylememek için طِبَابَةٌ [ṯibâbet] ile bürüyüp kapamak maʹnâsına; yukâlu: طَبَّ خُرَزَ الْقِرْبَةِ إِذَا غَطَّاهَا بِالطِّبَابَةِ Ve

طِبٌّ [ṯabb] Umûrda rıfk ve te΄ennî edip mesâlihi hüsn-i vech ve lutf ve sühûletle temşît-pezîr eylemek maʹnâsınadır; ve minhu’l-meselu: “مَنْ أَحَّبَّ طَبَّ” أَيْ تَأَنَّى اْلأُمُورَ وَتَلَطَّفَ Yaʹnî “Umûrunun temşîtini sevip isteyen kimse rıfk ve te΄ennî ve sühûletle mübâşeret eder.”

Vankulu Lugatı - الطب maddesi

اَلطِّبُّ [eṯ-ṯibb] (bi’l-kesr) ve

اَلطَّبُّ [eṯ-ṯabb] (bi’l-fethi) ve

اَلطُّبُّ [eṯ-ṯubb] (bi’z-zammi) Lügatlerdir. Ve fi’l-meseli: “إِنْ كُنْتَ ذَا طِبٍّ فَطِبَّ لِعَيْنَيْكَ” Yaʹnî “Tıbb ehli isen gözlerine tîmâr eyle.” Ve ذَا طُبٍّ ve ذَا طَبٍّ dahi derler, harekât-ı selâsla. Ve

طِبٌّ [ṯibb] Sihre dahi derler; yukâlu: طَبَّ الرَّجُلُ Ve

طِبٌّ [ṯibb] ʹÂdete dahi derler; yukâlu: مَا ذَاكَ بِطِبِّي أَيْ بِدَهْرِي وَعَادَتِي

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı