اَلطُّبَّاقُ [eṯ-ṯubbâḵ] (زُنَّارٌ [zunnâr] vezninde) Bir cins şecerdir, Mekke dağlarında nâbit olur, şürben ve zımâden sümûma nâfiʹ ve cereb ve حِكَّةٌ [ḩikket] ve hummâ-yı ʹatîkalara ve sancı ve yarakân ve südde-i kebide müfîd ve şedîdü’l-ishândır, müfredâtta bunu غَافَثٌ [ġâfešamp;] ile ve baʹzı kütüb-i tıbbiyyede غَافَتٌ [ġâfet] yerine istiʹmâl olunur diye mersûmdur.
اَلْمُطَابَقَةُ [el-muṯâbaḵat] ve
اَلطِّبَاقُ [eṯ-ṯibâḵ] (نِفَاقٌ [nifâḵ] vezninde) Bir nesneyi bir nesneye uydurup münâsib ve müsâvî kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَابَقَهُ مُطَابَقَةً وَطِبَاقًا إِذَا وَافَقَهُ وَسَاوَاهُ Ve iki libâsı birbiri üzerine giymek maʹnâsınadır; yukâlu: طَابَقَ بَيْنَ قَمِيصَيْنِ إِذَا لَبِسَ أَحَدَهُمَا عَلَى الْآخَرِ Ve bir nesne bir nesneye uygun ve çesbân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَابَقَهُ إِذَا وَافَقَهُ Ve ayağı bağlı kimse adımları sık sık atarak yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: يُطَابِقُ الْمُقَيَّدُ أَيْ يَمْشِي مُقَارِنًا اَلْخَطْوَ Ve at kısmı ayaklarını elleri bastığı mevziʹe vazʹ ederek yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: طَابَقَ الْفَرَسُ إِذَا وَضَعَ رِجْلَيْهِ مَوَاضِعَ يَدَيْهِ
اَلطُّبَّاقُ [eṯ-ṯubbâḵ] (ṯâ’nın zammı ve bâ’nın teşdîdiyle) Bir ağacın ismidir ki ekseriyyâ Mekke-i müşerrefe dağlarında biter, şerbeti ve yakısı zehrlere ve hummâlara nâfiʹdir.
اَلطِّبَاقُ [eṯ-ṯibâḵ] (ṯâ’nın kesriyle) Birbiri üzerine olmak; yukâlu: اَلسَّمَوَاتُ طِبَاقٌ أَيْ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍ Ve
طِبَاقٌ [ṯibâḵ] Yer yüzüne ʹâlî olan nesneye dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı