el-ʹiddet ~ اَلْعِدَّةُ

Kamus-ı Muhit - العدة maddesi

اَلْعِدَّةُ [el-ʹiddet] (ʹayn’ın kesriyle) Fi’l-asl masdardır, baʹdehu maʹdûd maʹnâsına istiʹmâl olundu. Bu münâsebetle sayılmak şânından olan cemâʹat maʹnâsına müstaʹmel oldu, gerek ʹadedi maʹlûm olsun, gerek olmasın ve ondan Türkîde niçe ile taʹbîr olunur ve minhu عِنْدِي عِدَّةُ كُتُبٍ أَيْ جَمَاعَةُ كُتُبٍ ve tekûlu: رَأَيْتُ عِدَّةَ رِجَالٍ وَعِدَّةَ نِسَاءٍ أَيْ جَمَاعَةً Ve

عِدَّةُالْمَرْأَةِ [ʹiddetu’l-mer΄et] yaʹnî mutallaka yâhûd zevci vefât eylemiş hatunun ʹiddeti eyyâm-ı akrâsı ve eyyâm-ı ahdâdıdır ki eyyâm-ı maʹdûdedir, murâd talâkla yüz gün ve zevcin mevtiyle yüz otuz gündür. Müddet-i mezbûrun inkızâsından mukaddem zevc-i âhere ʹakd olunmaz; yukâlu: هِيَ فِي الْعِدَّةِ وَهِيَ أَيَّامُ أَقْرَائِهَا وَأَيَّامُ أَحْدَادِهَا عَلَى الزَّوْجِ

اَلْعِدَةُ [el-ʹidet] (ʹayn’ın kesriyle) ve

اَلْوَعْدُ [el-vaʹd] (وَجْدٌ [vecd] vezninde) ve

اَلْمَوْعِدَةُ [el-mevʹidet] (masdar-ı mîmî olarak) ve

اَلْمَوْعُودُ [el-mevʹûd] (مَفْعُولٌ [mefʹûl] vezninde) ve

اَلْمَوْعُودَةُ [el-mevʹûdet] (مَصْدُوقَةٌ [maṡdûḵat] vezninde) Kavlle bir nesneyi edecek ve işleyecek olmak maʹnâsınadır ki bir kimseye söz vermek taʹbîr olunur; yukâlu: وَعَدَهُ الْأَمْرَ وَبِالْأَمْرِ عِدَةً وَوَعْدًا وَمَوْعِدًا وَمَوْعِدَةً وَمَوْعُودًا وَمَوْعُودَةً ve yukâlu: وَعَدَهُ خَيْرًا وَشَرًّا

اَلْعُدَّةُ [el-ʹuddet] (ʹayn’ın zammıyla) Yat ve yarağa denir ki bir nesnenin levâzım ve mühimmâtından ʹibârettir; yukâlu: أَخَذَ عُدَّتَهُ أَيْ هَيْئَتَهُ Ve

عُدَّةٌ [ʹuddet] ve

عُدٌّ [ʹudd] (hâ’sız) Baʹzı nev-civânların yüzlerinde mercimek gibi hurde hurde zuhûr eden sivilcelere denir ki bülûg hengâmında olur, نَمَشٌ [nemeş] dahi denir, nâs ona yiğitlik çıbanı taʹbîr ederler.

Vankulu Lugatı - العدة maddesi

اَلْعِدَةُ [el-ʹidet] (ʹayn’ın kesriyle) İhsân etmeği boynuna almaktır.

اَلْعُدَّةُ [el-ʹuddet] (ʹayn’ın zammı ve dâl’ın teşdîdiyle) Bir nesnenin işe yarayanı; yukâlu: هُوَ مِنْ عُدَّةِ الْمَالِ Ve

عُدَّةٌ [ʹuddet] Hâzırlanmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: كُونُوا عَلَى عُدَّةٍ أَيِ اسْتِعْدَادٍ Ve

عُدَّةٌ [ʹuddet] Yavuz gün için yat ve yarak hâzırlamağa dahi derler; yukâlu: أَعْدَدْتُ لِحَوَادِثِ الدَّهْرِ عُدَّةً أَيْ هَيَّأْتُ لَهَا شَيْئًا مِنَ الْمَالِ وَالسِّلَاحِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı