el-ʹulleyḵ ~ اَلْعُلَّيْقُ

Kamus-ı Muhit - العليق maddesi

اَلْعُلَّيْقُ [el-ʹulleyḵ] (قُبَّيْطٌ [ḵubbeyṯ] vezninde) ve

اَلْعُلَّيْقَى [el-ʹulleyḵâ] (قُبَّيْطَى [ḵubbeyṯâ] vezninde) Bir nevʹ nebâttır ki ağaçlara sarmaşıp dolaşır. Varakını ağızda çiğnemek diş etlerini mukavvî ve ağızda hâdis olan قُلاَعٌ [ḵulâʹ] mazarını dâfiʹ ve zımâdı göze ʹârız olan beyâzı ve kabarmasını müzîl ve bevâsîre müfîddir. Ve kökü böbrekte olan taşları pârelemekte mü΄essirdir. Cemîʹ-i müfredâtta bunu böğürtlen dedikleri nebâtla tefsîr ederler ki küçük siyâh dut gibi yemişi olur ve me΄kûldür.

اَلْعَلِيقُ [el-ʹalîḵ] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Davarın yemine ıtlâk olunur ki torbaya vazʹ olunur; yukâlu: عَلَّقَ مِخْلاَةً بِلاَ عَلِيقٍ أَيْ بِلَا قَضِيمٍ

Vankulu Lugatı - العليق maddesi

اَلْعُلَّيْقُ [el-ʹulleyḵ] (ʹayn’ın zammı ve lâm’ın fethi ve teşdîdiyle ve yâ’nın sükûnuyla) Eğilmeç dedikleri ottur ki ağaca dolaşıp ağacı kurutur, yaprağı ve kökü olmaz ki ona lisân-ı Fârisîde sirind derler.

اَلْعَلِيقُ [el-ʹalîḵ] (ʹayn’ın fethi ve lâm’ın kesri ve meddiyle) Davara verilen arpa, şaʹîr-i dâbbe maʹnâsına. Ve bu makâmda sâhib-i Ṡurâḩ’ın عَلِيقٌ [ʹalîḵ]i sipist ile tefsîri muhâlif olduğu zâhir olur, zîrâ Cevherî عَلِيقٌ [ʹalîḵ]i قَضِيمٌ [ḵaḋîm]le tefsîr etmiştir, قَضِيمٌ [ḵaḋîm] hod arpadır, yonca değildir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı