el-keşṯ ~ اَلْكَشْطُ

Kamus-ı Muhit - الكشط maddesi

اَلْكَشْطُ [el-keşṯ] (kâf’ın fethi ve şîn-i muʹcemenin sükûnuyla) Bir nesnenin yüzünü örtüp bürüyen şey΄i yüzünden bertaraf edip açmak maʹnâsınadır, yüzden nikâbı kaldırıp açmak gibi; yukâlu: كَشَطَ الْغِطَاءَ عَنْهُ إِذَا رَفَعَهُ وَكَشَفَهُ عَنْهُ ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَإِذَا السَّمَاءُ كُشِطَتْ﴾ أَيْ قُلِعَتْ كَمَا يُقْلَعُ السَّقْفُ Ve atın arkasından çulunu giderip açmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: كَشَطَ الْجُلَّ عَنِ الْفَرَسِ إِذَا كَشَفَهُ

Vankulu Lugatı - الكشط maddesi

اَلْكَشْطُ [el-keşṯ] (kâf’ın fethi ve şîn’in sükûnuyla) Bir nesneyi açıp izâle etmek; yukâlu: كَشَطْتُ الْجُلَّ عَنْ ظَهْرِ الْفَرَسِ أَوِ الْغِطَاءَ عَنِ الشَّيْءِ إِذَا كَشَفْتَهُ عَنْهُ Ve قَشْطٌ [ḵaşṯ] dahi lügattır bunda, nitekim ʹAbdullâh: “وَإِذَا السَّمَاءُ قُشِطَتْ” (التكوير 11) kırâ΄at etmiştir. Ve davarın derisin çıkarmağa dahi derler; tekûlu: كَشَطْتُ الْبَعِيرَ كَشْطًا إِذَا نَزَعْتَ جِلْدَهُ وَلَا تَقُلْ سَلَخْتُ لِأَنَّ الْعَرَبَ لَا تَقُولُ فِي الْبَعِيرِ إِلَّا كَشَطْتُهُ أَوْ جَلَّدْتُهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı