اَللَّبْطُ [el-lebṯ] (حَبْطٌ [ḩabṯ] vezninde) Yere vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَبَطَ بِهِ الْأَرْضَ لَبْطًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا ضَرَبَ بِهِ الْأَرْضَ Ve bir kimse hemân yere düşüp serilip yatmak maʹnâsınadır, isâbet-i ʹayn ve hummâ ve cinn messi ve fevkânî yerden düşüp yatmak gibi; yukâlu: لُبِطَ بِهِ عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ إِذَا سَقَطَ مِنْ قِيَامٍ وَصُرِعَ Ve zükâma uğramak maʹnâsınadır; yukâlu: لُبِطَ الرَّجُلُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا أَصَابَهُ الزُّكَامُ Ve deve yelerken ellerini pat pat yere vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَبَطَ الْبَعِيرُ لَبْطًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا حَبَطَ بِيَدِهِ وَهُوَ يَعْدُو
اَللَّبْطُ [el-lebṯ] (lâm’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Yere vurmak; tekûlu: لَبَطْتُ بِهِ الْأَرْضَ مِثْلُ لَبَجْتُ بِهِ إِذَا ضَرَبْتَ بِهِ الْأَرْضَ Ve
لَبْطٌ [lebṯ] Dururken düşmeğe dahi derler; yukâlu: لُبِطَ بِهِ يُلْبَطُ لَبْطًا عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَجْهُولِ مِثْلُ لُبِجَ بِهِ إِذَا سَقَطَ مِنْ قِيَامٍ Ve masrûʹ olmağa dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı